18 Şubat 2012 Cumartesi

Cemaat ve Ergenekon

Dokuz yıllık Ak Parti iktidarında bir çok çeteyle ve organizasyonla mücadele edildi. Bunların başında Ergenekon adı altında toplanan hükümete karşı dezenformasyon ve darbe girişimleri gelmektedir.
Bu operasyonlarda herkesin malumu olduğu gibi Fethullah Hoca cemaatinin yargıda ve emniyetteki muhiplerinin gayreti büyüktür.
Şimdi bugün gelinen noktada bu organize suçlarla mücadelede Cemaat adını tek başına almış bu muhipler gurubunun durumu ne olmuştur. Cemaat her seferinde kendisini sözcüleri vasıtasıyla inkar etse de son MİT hadisesinde olayın oluşumu esnasında ve akabinde sözcüleri aracılığıyla açıkça taraf olmuştur. Fakat bu seferki taraflığı Ak Parti hükümeti döneminde ilk defa hükümet karşısında olmuştur.
Ak Parti hükümetleri döneminde cemaat bir kaç defa dışarıya yansımasa da hükümete tavır alma durumunda olmuş muhiplerince bu dar sohbet çevrelerinde dillendirilmiştir fakat basına yansımamıştır.Bu son olayın gelişmesinde 6 Şubat tarihli Fethullah Hocanın sohbetini, ardından sosyal medyadaki ve Taraf gazetesindeki işaretçilerini dikkate almak yeterlidir.
Cemaat bu haliyle , organize suçlara karşı gayretli muhipleriyle kime zararı olabilir. Hükümete olan destekleriyle vazgeçilecek bir güç müdür veya hakkı teslim edilmesi gereken bir gönüllüler ordusu değil midir. Bu noktada Cemaatin hakkı nedir sorusu gelmektedir. Cemaat ülkede siyaseten söz hakkı olan bir güç mü olmalıdır? Yargıda emniyette organize olmuş devleti yer yer kontrol edecek bir güç mü olmalıdır? Bu gücü gerçekten bağımsız bir şekilde hak edecek kadar güçlü müdür? veya buna hakkı var mıdır? Aslında burada hakkı var mıdır?durumu gücü var mıdır? durumundan daha masumdur.
Şöyleki devlette bu kadar organize olabilmiş bir güç belli olmuştur ki esasında hükümetin ani bir hamlesiyle bir çok makamını kaybedebilmektedir. Peki bu aslında çok da sağlam temele dayalı olmayan bu organizasyonun başka bir dayanağı olmadan hayatiyetini devam ettirebilir mi? Yani bütün o balyoz , ergenekon vb operasyonlarda herkesi şaşırtan istihbaratların kaynağı neydi şeklindeki haklı soruların cevaplarını bugüne kadar merak etmememiz işimize geliyor olmalarındandı. Evet Türkiye derin devletine hakim olan laikçi, Atatürkçü, vaktiyle batıcı oluşum son on yılda ABD ve batı karşıtı olmuştu. Hatta 2003 darbesi olsa Türkiye'de bir Baas benzeri rejim kurulacağı ABD tarafından teşhis edilmişti. İşte bu tehdidi Ak Parti , Cemaat ve ABD nin ortak kabul etmesi Ergenekon sürecindeki ortaklığı getirmiştir.
Bugün gelinen noktada halkın %50 sinden oy almış hâlâ anketlerde oyunu yükselten bir hükümet vardır. Çetelerle ve menfaat şebekeleriyle yaptığı başarılı mücadeleler sonucunda terör örgütü PKK'yla olan mücadelesinde de halktan geniş bir kredi almış bir hükümet. Taki örgütle gizli görüşmeleri deşifre olduğu halde halkın güvenini kaybetmemiş kredisi uzatılmış ve genişletilmiştir.
Hükümet bu konuda en büyük gücü halktan aldığını deklare etmekteki haklılığı açıkça ortadadır ve böyle gücü halktan almayan herhangi bir güce karşı da üstünlüğü buradan gelmektedir.

Şimdi geçtiğimiz süreç içerisinde Türkiye dönem dönem derin devlet veya belli oluşumlar tarafından sevk ve idare edildiği herkesin kabuludür. Silahlı kuvvetlerin periyodik olarak yaptığı darbelerde arkasında ABD olduğu bilinen bir gerçektir. Derin devlet oluşumları Komünizm tehlikesi olduğu dönemlerde de radikal İslam tehdidi olduğu dönemlerde de NATO destekli olduğu da bir gerçektir. Yani bağımsız ve bağlantısız bir güç derin devleti oluşturamamıştır ve oluşturması da eşyanın tabiatına aykırıdır.Çünkü bu devleti aşan bir güç gerektirmektedir ve doğal olarak bu aşan gücün menfaatlerine paralel olmalıdır. Günümüze dönersek Cemaatin oluşturduğu bu muhipler yapılanması bağımsız mıdır.Bu güne kadar yapmış olduğu çalışmalarda destek almadığını söyleyebilir miyiz. Bırakalım Türkiye'yi yurt dışındaki çalışmalarında destek aldığı merkez belli değil midir. Bu dünya çapındaki çalışmalarında ABD den destek alması bazı ülkelerde çalışabilmesini cemaate sağlamaları başlı başına bir yanlış değildir. Bu o çalışmaların doğasında olan bir durumdur ve bizim onlara itirazımız yoktur. Ama Cemaatin ülke içerisinde oluşturduğu bu güç Cemaatin önderinin yaşadığı ABD tarafından gözardı edilecek midir? Bu kadar yıldır verilen desteğin bir karşılığı cemaatten istenmeyecek midir?
İşte burada Cemaat mensuplarına yapılacak en büyük iyilik onları bu külfetten kurtarmaktır. Eğer bürokrasideki yapılanması zayıflatılırsa mensupları için en büyük ferahlık olacaktır ve cemaat esas görevi olan gönüllüler hareketine dönüş yapacak ve eğitim faaliyetlerindeki büyük başarılarına yenilerini katacaklardır.
Diğer taraftan ergenekon yapılanması bu minvalde esasen bir tehdit olmaktan çıkmıştır. Çünkü bu yapılanmanın içerisindeki insanlar artık bugün ulusalcı denilen bir fikre sahiptirler ve bu anlayış onları ABD için güvenilir ortak olmaktan çıkarmıştır. Belki ilerleyen süreçte Türkiye'nin zorlandığı politikalara direnç göstermesi ve bunun neticesinde hükümetin başına çoraplar örülmesi girişimleri bu ulusalcı vatandaşlarımızın ilgisini çekmeye başlayacak ve başta hükümetin müttefikleri olan liberallerin yerini bu kesim almaya başlayacaktır.

Hiç yorum yok:

Türkiye’de Yaşayan Milletin Ortak Adı; -Anadolu Türkü-

Türkiye’de her kökenden insanın kendini ülkenin öz sahibi saymasının önündeki yapay engel nedir? ‘’Kürtler dışındakilerin toptan Orta Asya T...