Geleneği aşırı kutsama, yenilikçiliğe söz hakkı tanımama durumu.
90’larda İslami kesimde bir tartışma vardı. İçtihat kapısı kapalı mıdır, açık mıdır?
Siyasi parti ile iktidara talip olan, ülkeyi yönetmeye talip olan İslami kesim için; içtihat kapısının açık olduğu yani günün meselelerini günün şartlarına uygun olarak ehli ilmin içtihat ederek yeni hükümler verebileceği şeklinde savunulurdu.
Daha çok tarikatçıların ve diyanet hocalarının savunduğu şey ise içtihat kapısının kapalı olduğu o seviyede alimlerin olmadığı, mezhepler uleması her şeyi karara bağladığı bize düşenin onlara sorgusuz sualsiz tabi olması gerektiğiydi.
Siyasetle uğraşan İslami aktivistlerin 80, 90 ve 2000’lerde bir gelişme yaşadığı bazı konulara önceki yıllardan farklı yaklaştığı gerçeği kurulan partilerin değişen tüzüklerinden ve dünyaya bakışlarındaki değişimden tespit edilebilir.
Recep Tayyip Erdoğan bu durumu ifade ederken ‘’gelişerek değiştim’’ demişti.
Ak Partili yöneticiler ve parti tabanı gelişmeyi bıraktıkları anda geriye düşerler. İslami kesim, Kemalistlerden daha ilerici, daha geniş ufuklu, daha serbest piyasacı, daha özgürlükçü, daha az devletçi olduğu için siyasette öne çıkabilmişti. Gelişmenin önünde en büyük engel olarak; dini anlayışın katılaşması, geleneği kutsama, yeniliğe kapalı olmak vardır.
İslam, çağlar boyu devam edecek bir inanç sistemi ve yaşam biçimidir. Her yüzyılda, her dönemde insanları ileri taşıyacak dinamikleri taşıması gereken bir sistem olmak durumundadır. Bu da akıl-vahiy birlikteliğinin doğru bir dengede tutulmasıyla mümkündür.
Bugünlerde bu tartışma hemen Kur’an-Hadis tartışmasına çekilmekte. Bazı isimler verilerek konu Hadis inkarcılığına getirilerek, kötü örnekler üzerinden akıl saf dışı edilmeye çalışılmaktadır.
Anlatmak istediğimiz şudur; aslında konu Kur’an Hadis tartışması değil,
İslam’ın zamanın değişmesi, şartların değişmesi durumlarında nasıl uygulanacağı meselesidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder