Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, yüksek döviz kuruyla ilgili şunları söylemiş.
"Biz dolarla uğraşmıyoruz. İstesek düşürürüz. Faizi yükseltirseniz, döviz düşer. Ama bizim derdimiz bu değil. Faizi artırmanın da eksileri var, artıları var. Faiz yükselirse, üretim düşer istihdam azalır. Bizim buradaki amacımız ithalatı azaltmak, üretimi artırmak. İthalat uyuşturucu gibi, ilk kullandığında kendini iyi hissedersin ama bu seni yavaş yavaş öldürür. O nedenle bizim hedefimiz öncelikle ithalatı azaltmaktır. Dövizde yaşanan hareketliliğinin birkaç ay içinde bir dengeye oturmasını bekliyoruz’’
Bakan Albayrak ekonomi programında çeşitli alternatiflerden birini uyguladıklarını açıklıyor. İthalatı azaltmak üretimi desteklemek yönünde bir program uyguladıklarını söylüyor. Herkesin bir süredir dilinde olan üretim yapmıyoruz, sanayimiz yeterince gelişmiyor şikayetini dikkate alan bir program. Bu haklı şikayet geçtiğimiz 18 yıl içerisinde bilindiği halde sanayi istenildiği oranda geliştirilemedi. Çünkü 90’lardan itibaren Uzakdoğu üretimi kendine çekmişti Uzakdoğu ile rekabet mümkün değildi. Şimdi bir fırsat doğdu, sermaye Uzakdoğu'ya alternatif aramaya başladı.
Dolar kurunun Uzakdoğu ülkelerinde 90’larda hızla yükselmeye başladığını görüyoruz. 90’ların ortasından itibaren Dolar, Çin Yuanı karşısında ikiye katladı. Hindistan Rupisi karşısında 3-4 kat arttı. Endonezya Rupiahı karşısında bir-iki yılda 5 kat arttı. Bu ülkeler şu anda dünyanın üretim üssü durumunda. 2050 projeksiyonunda bu üç ülke dünyanın en büyük ekonomileri olacağı düşünülüyor.
Türkiye bu tercihi aslında şartların değişmesiyle biraz da zorlamasıyla yaptı. Tıpkı silahlar konusunda olduğu gibi, bize verilmeyen İHA’ları kendimiz yapmaya başlamamız gibi.
Türkiye’nin büyük sermayeleri risk almayı sevmeyen dışarıdaki markaların distribütörlüğüne razı sermaye gruplarından oluşuyor. Halk lüks ithal tüketime alışmış vaziyette. Halkın en bilinçli geçinenleri bile bir türlü ithal lüks tüketimden vaz geçmiyor. Yerli üretim için bu iki durumun değişmesi şart. Yani sermaye ithalatçılığı bırakacak, halk da yerli mal kullanmaya kendini alıştıracak. İşte bu döviz kuru artışı buna ülkeyi zorlayacaktır.
Dünyada sermayenin Uzakdoğu dışında alternatif aradığı döneme girdiğimizi de dikkate alırsak birkaç şart bir araya gelmiş durumda. Ekonomi programı bu dengeyi iyi kurabilirse bu işten ülke olarak büyük kazanımlarla çıkabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder