24 Ekim 2024 Perşembe
Anadolu Türkü Olmayı Genetik Türklük Zannetmek
25 Eylül 2024 Çarşamba
Müzik konusunun, Ehl-i Hadis'in samimiyet durumunu ortaya çıkaran bir turnusol kağıdı olduğu gerçeği.
Bugün Ehl-i Hadis ekolleri kendilerini Ehl-i Sünnetin kaleleri olarak
gösteriyorlar
Fakat bu savunma işini İslam tarihinde öne çıkan, Müslümanlara
yol açan tarihe haklı olarak adını
yazdıran alimlerin tarzıyla değil, vaizleriz tarzıyla yaygara ile, baskı
oluşturma zorbalığı ile yapmaya çalışıyorlar.
Tabii ki samimi değiller ve yetkin değiller.
Örnek olarak müzik konusu.
Çalgı aletleri, hadisçilerce sahih sayılan rivayetlerde
yasaklanmış, şeytan işi sayılmıştır. İçerik, neden dikkate alınmadan toptan
yasak sayılmıştır. Aynı şekilde Mezhep imamları ve mezheplerin öne çıkan
alimlerinin ezici çoğunluğu da bu kanaattedir.
Bu durum Gazali'ye ve İbn-i Hazm'a kadar böyle gelmiştir. Bu
iki büyük alim bu konuyu kendi usulleri ile bir karara bağlamıştır. İbn-i Hazm
hadisçiliği ile öne çıkan biri olarak çalgı aletlerini yasaklayan rivayetlerin
sahih olmadığını ilmi delillerini ortaya koyarak savunmuş ve müziğin caiz
olduğu hükmüne ulaşmıştır. Kendi içinde tutarlı bir karardır bu ama
hadisçileri, genelin kabul ettiği kriterleri yok sayarak, hadis usulünün
otoritesini sarsarak ulaşılan bir hükümdür bu.
Gazali de benzer şekilde ama hadis rivayetlerini tek tek
eleyerek sahih rivayetleri sıhhat yönüyle değil gerekçeler yoluyla farklı
yorumlamıştır. İbn-i Hazm gibi tek tek hadis usulü disiplinini göz önüne alarak
yapmamış, aslında biraz da mutlak yasak ifade eden rivayetleri görmezden gelen
bir metotla yapmıştır bunu. İkisi de son hükümlerini verirken Kur'an'da bu
konuda açık bir yasak olmamasını asıl delil olarak öne sürmüşlerdir.
Günümüzde ve Osmanlı döneminde medreselerimizde okutulan
kitapların sahibi alimlerimizin bu konudaki tarzı nasıldır?
Abdülganî Nablusî, İbn Âbidîn, Takiyyüddin Sübkî, Şevkâni
gibi bilginler Gazali yolundan giderek müziği içerik ve amaç itibariyle
yorumlamış ve mutlak haram saymamıştır ama bu şekilde bir hüküm vermenin hadis
disiplinini sarsmış olacağını dikkate sunmaktan kaçınmışlardır.
Çünkü bu konuda müziğin mutlak yasaklığına dair hadis
rivayetleri vardır. Lokman 6'da geçen “lehve’l-hadîs”den maksadın şarkı
olduğunu sahabeden İbni Mes’ud, İbni Abbas, Ebu Ümâme ve Cabir b. Abdullah;
Tabiinden Mücahid, İbn Cüreyc, İkrime, Hasan-i Basrî savunmuştur ve mezhep
imamları da aynı kanaattedir.
Yani müziği haram olma açısından amacına göre ayırmak,
mezheplere ve rivayetlere bağlı kalacağını iddia edenler için mümkün değildir.
Bunu ancak Kur'an'ı esas alarak yapabilirsiniz ve bu durumda hadis disiplinini
sarsmış olur yeni bir yol açmış olursunuz. Bu yol şudur; sahabenin, tabiinin,
mezhep imamlarının Kur'an'ın muradını doğru anlamamış olma ihtimalini kabul
etmiş olursunuz ve bazı sahih hadis sayılan rivayetlerin aslında Resulullah'ın
sözü değil rivayet edenlerin anlayışı olduğunu kabul etmiş olursunuz.
SONUÇ,
Bugün müziği amacına , içeriğine göre helal sayıp TV’lerinde ve hayatlarında
kullanıp vaazlarında cemaatlerine müziğin her türlüsü haramdır demeyen
hocaların; sahih hadisleri mutlak hüküm
olarak kabul ettiklerini ve mezhep imamlarını itirazsız şekilde dikkate
aldıklarını kabul etmemiz mümkün değildir.
Bu konudaki rivayetlerin bir kısmını aşağıda ekliyorum.
İbn Abbas (r.a.)’dan nakledilmiştir: Rasulullah (s.a.s.)
şöyle buyurdu: ….“Şüphesiz Allah bana (veya ümmetime) içkiyi, kumarı, davulu
yasaklamıştır. Her sarhoş eden de haramdır”
Ebû Dâvûd, Eşribe, 7; Beyhakî, Sünen, X, 221; Şuab, 5116; Ahmed b.
Hanbel, Müsned, I, 274. Yusuf b. Cüdey’
bu hadisin isnadının “Sahih ve “Muttasıl”, ravilerinin de güvenilir kişiler
olduğunu ifade etmektedir.
Kuteybe (r. a) peygamber (s.a.s.)’in şöyle buyurduğunu
rivayet etmektedir: “Zil şeytanın müzik aletidir.” Müslim, Libas ve Zînet, 27; Ebû Dâvûd, Cihad,
51
Ebu Hureyre (r.a.) peygamber (s.a.s.)’in şöyle dediğini
rivayet etmektedir: “Beraberinde köpek veya zil bulunan bir kafileye melekler
refakat etmez.” Müslim, Libas ve Zinet,
27; Tirmizî, Cihâd, 25; Ebû Dâvûd, Cihad, 51
Müslim, Saîd b. Cübeyr, İbn Abbas tarikiyle rivâyet
edildiğine göre Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ size içki,
kumar, davul, ud ve yahudilerin kutlama günlerini size yasakladı”
Ebu Amir el-Eş’ari den rivayet edildiğine göre: “Ümmetimden
öyle topluluklar çıkacak ki, zinayı, ipeği, şarabı ve çalgı aletlerini helal
kabul edecekler. Buhari, “Eşribe”, 7; Beyhaki, Sünen, X, 221
Bu rivayetler önemli usulcülerce sahih isnatlar olarak kabul
edilmiştir. Hanefi, Şafii, Hanbeli ve Maliki uleması müziğin haram olması
konusunda bizzat mezhep imamlarının dayanak kabul ettiği başka hadis
rivayetlerini de zikretmişlerdir.
9 Eylül 2024 Pazartesi
Milli Mücadelenin Koordinatörü Ülkenin Lideri Olabilirdi Ama O CHP Genel Başkanlığını Seçti.
17 Haziran 2024 Pazartesi
Agnostik Diamond Tema ile İslam sever ama İslam’ı anlamak için gayret etmemiş gençlerimizden Asrın Tok
Agnostik Diamond Tema ile İslam sever ama İslam’ı
anlamak için gayret etmemiş gençlerimizden Asrın Tok adlı gencimizin bir tartışması
oldu
Agnostiğin bazı sataşmaları bizim tarafın sosyal
medyacılarında şöyle bir etki yaptı.
Bir kısmı ilk defa duymuş gibi yaptı, iddia için iftira dedi.
Bir kısmı savcılığı göreve çağırdı. Bir kısmı Asrın Tok’u yetersi buldu. Bir
kısmı hemen bu konuda daha önce verilmiş cevapları paylaştı.
Konu Hz Aişe’nin 6 yaşında nişanlanıp 9 yaşında evlenmiş
olduğu ile ilgili rivayet.
Bu konuya cevap verenler ikiye ayrılıyor. Rivayetleri yani
hadis külliyatını her türlü savunanlar bu durumu kurtarmak için başka
rivayetleri dikkate sunarak Hz Aişe’nin yaşının 16-17’den az olmayacağını
söylüyorlar. Fakat Hz Aişe’den rivayet
edilen ve Buhari’de geçen rivayette geçen ifadeler
kendisinin küçük yaşta olduğunu ifaede etmek için bunları dile getirdiğini
gösteriyor. Rivayetin ilgili kısmı şöyle;
‘’ salıncakta kız arkadaşlarımla oynarken yanıma geldi. Beni
çağırdı, yanına gittim, bana ne yapacağını bilmiyordum. Elimden yakaladı ve
beni kapıda bekletti. Soluğum kesilmişti, nefesim yerine geldiğinde biraz su
aldı ve yüzümle başımı bu su ile ovdu. Daha sonra beni eve aldı. Evde (ensârdan)
birtakım kadınlar hazır bulunuyordu. Bunlar bana, "Hayır ve bereket üzere
geldin, hayırlı kısmet getirdin!" dediler. Annem beni bu kadınlara teslim
etti. Bunlar da benim kılığımı, kıyafetimi düzlediler ve Resûlullah’a teslim
ettiler. Ensâr kadınları beni Resûlullah'a takdim ettiklerinde ben dokuz
yaşında bir kızdım.’’
Evet Hz Aişe diğer rivayetlerdeki anlatımlardan , ablasının yaşından
hesaplandığında en az 15-16 yaşında
oluyor. Bunda sorun yok ama Buhari’deki bu rivayet sorunlu.
Şimdi rivayetlere dokundurtmayanlar her böyle mesele çıkınca
durumu kurtarmak için sıkıntılı rivayetleri geri plana atıp diğer rivayetlerle durumu
kurtarmaya çalışıyorlar. Bu sağlıklı oluyor mu? Bunu gençler yutuyor mu sanıyorlar?
Biz meseleler çıkmadan bu işi kitaba uygun yapalım sorun
çıkmadan cevap verebilecek durumda olalım diyoruz.
12 Haziran 2024 Çarşamba
Sıra Geldi Dinde Normalleşmeye
11 Haziran 2024 Salı
Diyanet İşleri ve Vakıf Mülkleri
İslami gelenekte özellikle de Osmanlı’da cami
yaptırıldığında genellikle yanına medrese de yapılır bunların bakımı ve
masrafları için de gelir getiren gayrimenkulleri olan bir vakıf kurulurdu..
Osmanlı'da din hizmetleri ile ilgilenen Şeyhülislam makamı
ile vakıf malları ile ilgilenen Evkaf-ı Hümâyun Nezâretinin hizmetleri
2 Mayıs 1920 tarihli TBMM
kararı ile yeni kurulan Şeriyye ve Evkaf Vekaleti bu işi üstlenmiştir.
Fakat 3 Mart 1924 tarihinde 429 sayılı yasa ile bu bakanlık
kaldırılmıştır. Vakıflar
yönetimi Vakıflar Genel Müdürlüğü yönetimine,
din işleri de Diyanet İşleri Başkanlığına devredilmiştir.
Camiler ve medreseler için vakfedilen araziler büyük
arazilerdi bugün bu vakıf arazilerinin üzerinde semtler mahalleler oluşmuş
vaziyettedir.
Alibeyköy, Okmeydanı, Şişli’deki Kemalpaşa ve Beykoz’daki
Ortaçeşme , Küçük Armutlu, Sarıyer'de Yeniköy Bağlar Mevkii, Çayırbaşı, PTT
Evleri, Kazım Karabekir Mahallesi gibi onlarca semtin arazilerinin büyük kısmı
vakıf arazisidir. Bugün kiraları Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından toplanan
yüzlerce han, işyerleri, otel binaları vs vardır.
Aynı şekilde Vakıflar Bankası da bu vakıflardan elde edilen
parayla 1954 yılında kurulmuştur.
Diyanet bütçesini diline dolayanlar şunu bilsin yakın
zamanda bu konu gündeme gelecek ve yukarıda saydığımız trilyonlarca lira değerindeki
vakıf malları gerçek sahipleri olan
camilere dolayısıyla Diyanet’e
devredilecek artık devlet bütçesinden Diyanet’e para aktarılmayacaktır. Çünkü Diyanet bütçesinden çok daha fazla gelir
getiren malvarlığına sahip olacaktır.
Doğrusu da budur müslüman olmayan vatandaşların vergisiyle
imamların maaşının ödenmesi doğru değildir.
21 Mayıs 2024 Salı
İşe girerken torpil kimlerin aleyhine?
2023'te 880.000 kişi işe girdi.
Kamuda işe giren sayısı 100.000 bunun 30.000'i belediyelere ait
Özel sektörde istihdamın %50'si TÜSİAD şirketlerinde.
Plazalarda işe girmekte avantajlı olanlar başörtülüler ve İmam Hatipliler
değil.
Muhaliflerin dillerine doladığı torpil var gençler ümitsiz yaygarasının aslı
şu;
Ak Partililerin ve muhafazakarların toplam istihdamda şanslı olabileceği toplam
sayı 880 binin ancak 200 binindedir. 680 bin istihdamda avantajlı olanlar diğer
kesimdir.
20 Mayıs 2024 Pazartesi
Milli Mücadele İttihatçılar ve Ak parti
Milli Mücadele konusunda bir boşluk var o boşluğu birileri
kendi adlarına doldurdu ve tutan bir senaryoyu insanlara inandırdılar.
O boşluk bugün bizim önemini yeterince anlayamadığımız
İttihatçılar konusu.
İttihatçılar dışarıdan kullanıldılar, İmparatorluğu felakete
sürüklediler vs bunlar biliniyor.
İttihatçılar kendi kuruluş dönemlerinde müttefikleri olan Ermeniler
başta olmak üzere her kesime zarar verdiler. Avrupalılar açısından da sakıncalıydılar.
Ülkede de bütün felaketlerin kaynağı olarak görülüyorlardı. İşgalden sonra
bunların yeniden ülkeye hakim olmaları kimse tarafından istenmiyordu.
Milli Mücadele yapılanırken halka ve Avrupa’ya İttihatçılar
bu işin liderliğinde olmadığını anlatmak meselesi en önemli meseleydi.
İşet bu Mustafa Kemal ve bazı paşaların önünü açtı.
Bunu bugün muhalif olan Atatürkçülere şöyle anlatabiliriz
belki.
Gerçi bizim muhaliflere metafor, teşbih, istihare sanatıyla
bir şey anlatmak çok tehlikeli çünkü anlamamış gibi yapmak için kelimenin düz
anlamlarını alıp yürüyorlar.
Mesela kulağınıza küpe olsun desek millet aç küpeyi nerden
bulacağız derler. 😊
Teşbihte hata olmaz diyelim, mesela bugün Allah göstermesin
batılı ülkeler ülkeyi işgal etse ve sonra bir kurtuluş hareketi başlatsak.
Biz azına razıyız ülkemizi bize bırakın bir daha öyle Azerbaycan’a
destek verip Ermeniler’i süpürmeyeceğiz, Suriye’de kuracağınız koridor devlete
engel olmayacağız, Libya’ya karışmayacağız, Somali’de ve başka ülkelerdeki askeri üstlerimizi kapatacağız ve şu anda
kuracağımız hükümette Ak Partililere yer vermeyeceğiz diyerek yola çıkmak
zorunda olurduk. Emin olun bugünün Ak Partili isimleri de geri dururdu ülke
kurtulsun ayağa kalkalım sonra yine bakarız diye.
Bu arada tekrarlayayım İttihatçılar ile Ak Partililer
ideolojik açıdan hiç birbirine benzemez. Bu benzetme meseleyi anlatmak için
yapıldı.
7 Mayıs 2024 Salı
İstemezükçülere Kalsak Halimiz Ne Olurdu?
Muhaliflerin devamlı dile getirdikleri yatırımlar gereksiz, yatırımlar yap işlet sistemiyle yapıldı çok pahalıya mal oldu, o köprüye ne gerek vardı, Atatürk Havalimanı yetiyordu, falan yere neden havalimanı yapılıyor, millet yol mu yiyecek vs.
Küçük düşünene bazı
şeyleri anlatmak mümkün değildir.
Şimdi Türkiye ile bazı
ülkeleri, Türkiye ile geçmişini ve geleceğini bir kıyaslayalım
Türkiye’nin
2002 toplam dış ticareti
84 milyar dolardı geçtiğimiz yıl 616 milyar dolara çıktı. Aynı hızla büyürsek
10 yıl sonra bu rakam 2 trilyon doları geçecek. Buna bırakın eski
havalimanlarını, yollarını mevcut havalimanları yolları yetecek mi?
Türkiye’nin otoyol
uzunluğu ancak 3.726 km’ye ulaştı İspanya’nın otoyol uzunluğu 15.000 km Almanya’nın
13.000 km. Fransa’nın 9.000 km. Fransa’nın geçen yıl toplam dış ticaret hacmi
1.4 trilyon dolardı. Biz geçtiğimiz dönemdeki büyüme hızıyla bu rakama 6-7 yıl
sonra ulaşabiliriz.
Fransa geçen yıl 89
milyon turist ağırladı Türkiye 56 milyonu geçti. 2002’de bu rakam 12 milyondu. Turist
sayısı 5 yıl sonra Fransa’ya yaklaşabilir. İstanbul geçen yıl dünyada en çok turist alan
şehir oldu, Londra, Paris ve Dubai’yi
geçti.
Atatürk havalimanı en
çok uçuş gerçekleştirdiği 2017 yılında 63 milyon yolcuya ulaşmıştı. İstanbul
havalimanı geçen yıl 76 milyon yolcuya ulaştı. Atatürk havalimanın 76 milyon
yolcuyu kaldırması mümkün değildi.
Peki bu artan ticaret ve
turizme bu yollar, havalimanları yetecek mi? Muhaliflere sorsak yapılanlar bile
israf.
Bunların devlet
bütçesinden aynı anda yapılması mümkün değildi. Bu yatırımlar geçtiğimiz 40- 50
senede yapılmış olması gerekiyordu.
Türkiye
ticaretinin ve turizminin hızına eşlik edebilmesi için birçok yol, köprü, havalimanı
yapılması gerekiyordu.
Bunlar bütçeden yapılsa krediyle yapılması
gerekiyordu. Bu kadar bütçeyi bu yatırımlara ayırmak büyük risk ve faiz yükü
üstlenmek olurdu. Bütçede yatırıma bu kadar pay ayırmak bütçe tekniği açısından
da mümkün değildir. Hele bu büyük borç
yüküyle Pandemi, dünyayı etkileyen savaşlara rastlasaydık çok büyük sıkıntıya
girmiş olacaktık.
Bütün bunları birlikte
değerlendirdiğimizde garanti geçişleri için verilen paraların bir ehemmiyeti
yoktur. Zaten 2025 yılı itibariyle ulaştırma bakanlığına bağlı bütün Yap İşlet
modeliyle yapılan projeler toplamda artıya geçecektir.
20 Nisan 2024 Cumartesi
Kur Korumalı Mevduat Meselesi
KKM 2021 Aralık ayında çıkartılmıştı.
Türkiye 2013 yılı itibariyle ABD’nin ülkedeki operasyon
maşası Fetö ile açıktan kavgaya başladı. Suriye’de yine ABD’nin kurmaya
çalıştığı YPG koridor terör devletini engellemek için Türkiye karşı harekatlara
girişmeye başladı. Ukrayna savaşından
sonra Rusya’ya açıktan yapılan yaptırım girişimleri Türkiye’ye adı konulmadan
yapılma başlandı.
Ülkeden sıcak para çekildi, yabancı sermaye girişleri azaltıldı.
Dönem dönem TL’ye Londra merkezli spekülatif operasyonları yapıldı. En son Barış
Pınarları operasyonları öncesi bu durumu Trump açıktan ilan etti. "Çizilen
çerçeveyi aştığını düşünürsem, Türkiye'nin ekonomisini yerle bir ederim. Daha
önce bunu yaptım!" şeklinde tweet attı.
Türkiye ekonomisi bu döviz kıtlığıyla Pamdemi’ye yakalandı
ardından Ukrayna savaşıyla birlikte petrol, doğalgaz ve gübrenin yüksek fiyat
artışı yaşandı.
Pandemi ve savaşla beraber emtia fiyatları yükseldi, bütün ülkelerde
enflasyon yaşanmaya başlandı. Pandemi’de piyasayı destekledikleri için bütün
ülkelerin borçlanması arttı, faizler yükseldi.
Türkiye bu durumda ekonomi yönetimi açısından iki yoldan
birini deneyecekti.
Bugün uygulanan ekonomi sistemi gibi faizleri artırıp,
kredileri dizginleyip, piyasayı soğutup enflasyonu durdurmayı seçecekti. Ya da
piyasayı canlı tutup, iflasları engelleyip, işsizliğin patlamasına meydan
vermemek için enflasyonu göze alacaktı.
Türkiye’nin diğer gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerden farklı
bazı özel durumları vardı. Artan genç nüfus, Suriye’deki savaşın içinde olmak,
batı ülkelerinin nerdeyse tümüyle gergin dudumda olmak, BAE, İran gibi batı ile
stratejik ilişki içerisinde olan bölge
ülkeleriyle vekalet savaşları yürütüyor durumda olmak.
Bütün bunlar yüzünden Türkiye canlı ekonomiye mecburdu. Türkiye Pandemi sonrası piyasayı
yavaşlatsa milyonlarca kişi işsiz kalırdı binlerce işletme batardı. Çünkü
Türkiye devamlı büyüyen bir ekonomiydi. Avrupa ülkeleri gibi onlarca yıldır
sömürüyle, sanayiyle para biriktirmemişti. Avrupa ülkelerinde nüfus artışı
yoktu devamlı işgücüne milyonlar katılmıyordu. Hiçbiri Türkiye gibi sıcak
çatışmanın içerisinde değildi. Bizden başka hiçbir gelişmekte olan ülkeye adı
konulmamış sıcak para ve doğrudan yatırım ambargosu uygulanmıyordu ve çok daha
vahimi ülkenin ana muhalefetinin de içinde olduğu bir blok ülkenin 40 yıllık
terör örgütünün partisiyle ittifak yapmıyor diğer darbeci örgütünden de akıl almıyordu.
Bu şartlarda 2021 yılı sonuna doğru döviz üzerinden gerek yerli gerek yabancı spekülasyon
merkezleri halkı dövize yönlendirme çalışması netice verdi ve döviz hızla
yükselmeye başladı. Ülkenin döviz sıkıntısı vardı ama spekülatif hamleler
olmasa döviz belli periyotta artacaktı ve bu bugün sorun olmadığı gibi o gün de
olmayacaktı.
Spekülatif artışı durdurmak için Kur Korumalı Mevduat devreye sokuldu.
Bunun bir maliyeti olacağı biliniyordu. KKM doların normal
seyrinde artmasını sağladı. Yani ödenen bedel dövizde spekülatif artışı
engellemek içindi. Bu spekülasyonu hangi çevreler yapıyordu bugün unutuluyor.
Dövizin artacak olmasını KKM engellemedi, döviz serbest piyasada
artacaksa artar bizde öyle olmuyordu dolar bir gecede 9’dan 17’ye
çıkıp 11’e düşüyor KKM’den sonra normal fiyatını buluyordu.
Diğer taraftan KKM zengine para transferiydi deniyor.
Halbuki KKM’ye ilk girenler aslında fedakarlık yapanlardı.
Çünkü KKM’de mevduat faizinde sınır koyulmuştu. En yüksek 17
olabilecekti. Halbuki o tarihte enflasyon % 36’ydı.
Yani vatandaş parasını mevduata yatıracak eğer dolar çıkarsa dolarını
alacaktı ama alacağı faiz sınırlı olacaktı, dolar faiz kadar artarsa fazla faiz
alamayacaktı Dışarıdakiler mevduata yatırırsa serbest piyasada daha fazla faiz
alabilecekti.
Zaten parası dolarda olanların az bir kısmı dolarını bozup
KKM’ye yatırdı. Çünkü spekülasyon çetesi yaygaraya devam ediyordu. Devletin KKM’de
sözünü tutamayacağını insanların dolarına el koyacağını söylüyordu. Buna rağmen
devlete güvenenlerin sisteme girmesi, piyasanın dengelenmesi için yeterli oldu.
KKM için ödenen bedeli
şöyle görmek lazım. Nasıl terör örgütü ile mücadelede milyarlar harcıyorsak ekonomi
alanında bize yapılan iç ve dış operasyonlar için de bir bedel ödedik.
18 Nisan 2024 Perşembe
Google Earth haritasından 2002 den 2023'e fabrikalardaki artış
Türkiye’de Yaşayan Milletin Ortak Adı; -Anadolu Türkü-
Türkiye’de her kökenden insanın kendini ülkenin öz sahibi saymasının önündeki yapay engel nedir? ‘’Kürtler dışındakilerin toptan Orta Asya T...
-
Belki çoğumuz farkındadır ama o günleri yaşamayan gençler ve konunun taraflarını tanımayanlar için geçtiğimiz dönemde Ak Parti-Fetö-TSK sü...
-
MİT istihbarat çalışması olarak PKK'yla süregelen mücadelesinde yeni boyut olarak önce PKK nın şehir yapılanması olan KCK ya sızdı. Orda...
-
Zinnureyn olarak adlandırılan, Aşere-i Mübeşşereden kabul edilen Hz Osman, yolsuzluk yaptırdığı, adam kayırdığı iddiasıyla büyüyen dedikodu...