27 Aralık 2018 Perşembe

Ateistler, Kur'an'ı geleneğin getirdiği tortularla okuduğu için İslam'ı anlayamıyor

Şahit olduğumuz kadarıyla Türkiye ateistleri ve deistleri dinden çıkmak noktasına gelmelerini açıklarken, köprüden önce son çıkış olarak gördükleri Kur’an’ı okumalarını gösteriyorlar.
Fakat bunu yaparken çocukluktan beri güven duydukları kültürü terk ederken Kur’an’ı o bilinçaltındaki kültürün oluşturduğu tortularla okumaya anlamaya çalışıyorlar. Ben o kültürü kafamdan sildim, rivayetlerin sorunlu olduğunu biliyorum, zaten onlara güvenmediğim için arayışa geçtim sözleri bizce bilinçaltı için geçerli değildir.
Diğer taraftan okudukları Kur'an mealleri büyük oranda rivayet kültürü esas alınarak meallendirilmiştir.
Burada yapacakları ne olabilir?
Herkesin Kur'an'ı anlayacak kadar arapça öğrenmesini tavsiye edemeyiz bu mümkün de değildir bu Allah'ın muradı da olamaz.
Peki nasıl olacak?
İnsan öncelikle içindeki sese, tabiata, hayatın kendisine, dünyada dönüp duran döngüye bakarak bir Tanrı inancına ulaşabilir.
Buna ulaştıktan sonra yüce, mükemmel, hiç kimseye ihtiyacı olmayan bir Yaratıcı inancına ulaşır.
Tanrı'nın mükemmel olması zorunludur. Çünkü mükemmel olmayan sonsuz surette hayatta kalamaz.
Kimseye ihtiyacı olmayan mükemmel bir varlık eğer bu alem gibi afetlere maruz, insan gibi değişik kabiliyet ve bahta sahip bilinçli varlıklar yaratmışsa, bunları mutlaka bir yerde eşitlemeli ve kendi aralarındaki hesabı görmelidir. Aksi halde Yartıcısını bulan ve ona iman eden bilince haksızlık etmiş olur.
Böyle bir yaratıcı inancına sahip olan kişi, Yaratıcı’nın insana bir mesaj göndermiş olma ihtimalini düşünür. Dünya tarihinin, kendisine Yaratıcı tarafından insanları uyarması için vahiy geldiğini beyan eden elçilerle dolu olduğunu görünce buna mutlaka ilgi duyar ve bunu asla ihmal edemez.
Bu inanç ve ilginin ona verdiği bilinçle, indirilmiş olduğu iddia edilen kitapları yanlış bulmak için değil Allah’ı o kitaplarda bulmak için incelemelidir.
Çünkü her akıllı insan bilir ki bu kitapları nakledenler, meallendirenler, tefsir edenler insanlardır ve bu kitaplar bir dönemde bir coğrafyada inmiştir ve İnsan değişen, değer üreten, alışkanlıkları olan bir varlıktır. Bu yüzden kendince anlamsız bulduğu şeylerin bir başkası için anlamlı olabileceğini, şartların farklı ihtiyaçlar ve değerler geliştirebileceğini bilir. Bunlara takılıp en başta zorunlu olarak bulduğu mutlak yaratıcı fikrinden caymaz/cayamaz. Çünkü bütün bu şeyler baştaki yaratıcı fikrinden daha büyük kesinlik ifade etmez. Tıpkı matematikteki gibi bir sayıda, başta olan ‘’bir’’ rakamı sağındaki sekizlerden, dokuzlardan daha büyük değer taşır. Diğer taraftan imtihana tabi tutulan mide değil akıldır. Midenizi bulandıran şeylerin sebebi sizin rahatsızlığınız veya alışkanlıklarınız olabilir. İmtihana tabi tutulan göz de değil, bu yüzden Kur'an'da ifşa da aranmamalı. Akıl dışında hiçbir kabiliyetimiz imtihana muhatap olamaz bu imtihanın mantığına terstir.
Kur’an’ın korunacağını ifade eden ayette adı ‘’Zikir’’olarak geçmektedir.(Hicr 9)
O (Kur'an), alemler için yalnızca bir zikir (öğüt ve hatırlatma)dır." (Sad-87)
‘’Hatırlatma’’
Akıl için hatırlatma yeterlidir.
Siz hatırlatma rehberinde metaforlara, deyimlere, kültüre takılırsanız siz konuyu anlamadınız demektir.

Hiç yorum yok:

Türkiye’de Yaşayan Milletin Ortak Adı; -Anadolu Türkü-

Türkiye’de her kökenden insanın kendini ülkenin öz sahibi saymasının önündeki yapay engel nedir? ‘’Kürtler dışındakilerin toptan Orta Asya T...