Tunus’ta İslami parti Nahda’nın lideri 81 yaşındaki Raşid Gannuşi, Cumhurbaşkanı Kays Said’i eleştirdiği için tutuklandı.
Tunus siyasetinden ders alacağımız iki siyasi gerçek;
Bir anayasa profesörü olan Kays Said, 2019’da yüzde 72 oyla Cumhurbaşkanı seçilmişti.
Yolsuzluklarla, hukuksuzluklarla mücadele sözü veren, halkın yönetimde söz sahibi olmasını sağlayacak doğrudan demokrasi araçlarının kabul edilmesi gerektiğini söyleyerek. Ders verdiği üniversitelerde öğrencileri çat kapı odasına, sınıfına girip kendisine soru sorabildiği, kampanya boyunca aynı mütevazılığı sergileyen bu şekilde halkın sevgisini kazanıp genç seçmenin yüzde 90’ının oyunu alarak cumhurbaşkanı seçilen Kays Said 2021’de Anayasa’nın 80. maddesindeki OHAL yetkilerini kullanarak hükümeti görevden aldı, meclisi kapattı, bütün meclis üyelerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı.
Halbuki Nobel ödüllü Anayasaya göre, Said’in bu acil durum yetkilerini kullanmadan önce hükümet yetkililerine, başbakana, meclis başkanına danışması gerekiyordu.
Said göreve geldikten kısa sonra meclis başkanı Gannuşi ile anlaşmazlıklara düşmeye başlamıştı. Said, Gannuşi’nin partisi Nahda’nın da desteğiyle seçilmişti.
Anayasa profesörü, demokrasi ikonu, mütevazılığıyla ün salmış üniversite hocası Said anayasaya karşı bir darbe gerçekleştirmiş, ipleri eline almış, artık ülkeyi kararnamelerle yönetmeye başlamıştı.
Said en klasik taktiği devreye soktu önce Arap ülkelerinin ilk kadın başbakanı olacak Najla Bouden’i göreve getirdi. Böylece batıya kendini desteklemesi için bahane verdi.
Neticede demokrasiyi askıya aldığı halde batının ciddi tepki vermediği bir süreci işletmeye başladı. Çünkü adam halkını ve batıyı kandırmanın yollarını biliyordu.
Tunus’tan çıkartılacak İkinci ders; İslami parti Nahda’nın fazla nahif, yetkilerini fazlasıyla paylaştığı, gücünü kullanmaktan çekindiği iktidar dönemi.
24 senelik diktatör Zeynel Bin Ali Arap baharı denilen halk hareketi sonucu istifa etmiş ülke serbest seçime gitmiş seçimleri İslamcı Nahda Partisi, yüzde 36 oy alarak kazanmıştı.
Nahda lideri Gannuşi ılımlı bir tavır sergiledi. Seçimleri kazandıktan sonra partinin içinden çıkacak başbakanın kendisi olmasını istemedi, başka bir ismi aday gösterdi. Parti yetkilileri ılımlı açıklamalar yapıyor, toplumun geniş kesimleriyle uzlaşı mesajı veriliyordu. Nahda ilk hükümeti seküler partilerle birlikte kurmuş, seküler ve liberal bir insan hakları aktivisti olan Marzuki’nin başkan seçilmesi için oy vermiş, halkın endişelerini gidermek için uzlaşmayı tercih etmişti.
Nahda hareketinin sözcüleri “İslamcı değiliz, İslami bir partiyiz”, “Hıristiyan Demokratlara benziyoruz”, “Türkiye’yi örnek alıyoruz, herkesin nasıl inanıyorsa öyle yaşadığı bir demokrasi istiyoruz” gibi açıklamalar yapıyorlardı. Fakat işin sonunda anlaşıldı ki Ak Parti’yi ve Erdoğan’ı anlamamışlardı.
Sadece siyasetle işi yürütebileceklerini sandılar, devlet içerisindeki dengelerle işbirliği yapacak yolları beceremediler. Ülkede kısa süre sonra siyasi suikastlar yaşandı, gerilimler arttı. Medyada hakimiyet kurulmadığı için kamuoyu oluşturamadılar.
Neticede ülkenin en büyük sendikası, Barolar Birliği, Tunus İnsan Hakları Örgütü ve Tunus Ticaret Konfederasyonu bir araya gelerek Ulusal Diyalog Dörtlüsü adında bir girişim başlattı. Yeni anayasa yapılması için bütün partilerin desteği alındı. Nahda yine bir yanlış yaptı ve hükümetten istifa etti.
Dörtlü Diyalog’u kuran dört sivil toplum örgütüne, 2015 yılında Nobel Barış Ödülü verildi. Batı hemen devreye girmiş Tunus’un milli yerli iktidara gidecek yolları kesecek hamlelere destek vermişti.
Bugün gelinen noktada ülkede demokrasiyi askıya almış bir anayasa profesörü diktatörlüğünü kurdu.
Bunu becerenler iyi niyet taşlarını döşemek isteyenlerin üstüne basarak yaptılar.
Dünyayı tanımayan Tunus İslami siyasetçileri herkesi kendileri gibi bildiler gerekli tahkimleri yapmadılar.
Tunus’tan sonra dönüp Türkiye ve Ak Parti’nin mücadelesine ve başardıklarına bakınca diyoruz ki;
İyi ki her mesajı alan Abdullah Güller, Davutoğlu gibi batıya ve ömrünü mücadele ile geçirdiği zihniyete teslim olup güvenenler, medya ve parasal gücü oluşturma zorunluluğunu anlamayanlara Ak Parti kalmadı da dünya tarihine geçen bir devrimi Türkiye başardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder