6 Ekim 2007 Cumartesi

Türkiye Amerika Olur mu?

''Muhafazakarların kurduğu devlet'' Amerikadaki koloniler bağımsızlıkları için mücadeleye karar verip İngiltereye karşı bağımsızlıklarını kazandıklarında, kurmakta oldukları devlet için , İngilizler böyle demişti. 
Evet ABD' nin kuruluşu hep dini hassasiyeti olan kişilerce kotarılmıştır. Gerek Avrupadaki dini zulümden kaçan Püriten sığınmacılar gibi dindarlar , gerek yahudiler ABD nin temellerini atarken, Eski Ahit ve İncili her aşamada ilkeler ve semboller açısından devlete ilme ilme işlemişlerdir. Bağımsızlık Bildirisinin temeli şu cümlelerdir ''Bütün insanların eşit yaratıldığı, Yaradanları tarafından, aralarında hayat, özgürlük ve mutluluk arayışı da bulunan, ellerinden alınamayan bazı haklarla donatıldıkları aşikar gerçeklerdir'' Bu dini söylem ve semboller paralarından üniversitelerine kadar tüm kurumlarında görünmektedir.  ABD kurulurken en çok hassaiyet gösterilen iki şey özgürlük ve dine bağlılıktır. Tabi gerek kuruluşta gerkekse uygulamada yine yahudiler ve menfaat şebekeleri her şeyi kendi lehlerinde kullanmaya gayret etmişler ve çoğu zamanda başarılı olmuşlardır. 
Zalim baskıcı avrupa tecrübeleri ve adaletin çok gerekli bir şey olduğu inancı ABD kurucularının hassas olduğu bir şey olmakla beraber, ABD tarihi diğer uluslara karşı zulüm ve sömürüde sınır tanımamakla devam etmiştir. Bunun sebepleri ayrıca sayılabilir ama biz konumuza dönersek.
ABD ile Türkiyenin bir çok benzerlikleri vardır.  ABD İngiliz imparatorluğunun tecrübeleri üzerine kurulmuştur. Türkiye,  Osmanlı İmparatorluğu  tecrübesinden uzun süre uzak durmuş olmakla beraber son yıllarda bu tecrübeye atıflar yaygınlaşmıştır. 
     ABD bir çok etnik kökene sahip insanların amerikayı kendilerine vatan seçmeleriyle oluşmuştur.Türkiye'nin de geçmişi buna benzer, Anadolu'ya gelip yerleşmekle kalınmamış, burada bir çok etnik temele sahip insanlara gerek kapılarını açarak gerek geçmişte buralarda yaşayan insanlara adil davranarak birlikte bir millet ortaya çıkartılmıştır.
     ABD'nin dili ingilizcedir ama bu Amerika'da ingilizlerin ' her şey' oldukları anlamına gelmemektedir. Amerikanın zencileri, ispanyolları veya irlandalıları hep bir arada yaşamanın formulü olarak 'amerikan' olmayı yüceltmekte bulmuşlardır.ABD bir çok etnik kökene dayanmayı, artıya çevirmiştir . Tüm dünyada bu insanların bağlantıları ve akrabaları ABD için çalışır olmuşlardır.ABD imkanlar ülkesi olmuştur. Bunu hür teşebbüs ve rekabet ortamını ayakta tutarak sağlamıştır ve tüm dünyanın verimli beyinlerini kendinde toplamak için ' herkesin ülkesi' havasını filimleri ve enformasyon gücüyle dünyaya devamlı yaymasını bilmiştir.  
     Türkiye içinde bu imkan vardır. Gerek ülkedeki çeşitli etnik köken mensuplarının akraba devletleri gerek tarihinde bir arada yaşayan geçmiş vatandaşları açısından Türkiye fırsatlar ülkesi olarak algılanmasına gayret gösterilmelidir. 
      

18 Eylül 2007 Salı

Anayasada din dersi mecburiyetinin devamı mı faydalı?

Din dersinin zorunlu ders olmasını, bir vesileyle her çocuğa dinden bir kaç şey söyleme fırsatı olarak görmekteyiz ve bu yüzden devamını istemekteyiz. Halbuki din dersi müfredatı,  çocukları ve velileri sıkmayalım diye azalta azalta neredeyse sosyal bilgiler dersi ünitesi kıvamına getirildi.
Şimdi bu iş; iki yönüyle sıkıntı arzetmektedir. Birincisi mecburi olduğu için çocuklarda antipatik bir durum doğurmaktadır, bizim eski tabirle tam anlamıyla işin feyzini kaçırmaktadır ve bizim istediğimiz faydayı vermemektedir. İkincisi mecburi olduğu için müfredatı iyice azaltılmıştır.Yeni yasada bunun mecburi olmaktan çıkması, belki bizi endişelendirmektedir ama , konu dini eğitim ve öğretimdir ve dünyada hiç bir zaman dini öğretim zorla ve baskıyla, dindar yetişme açısından sonuç verdiği görülmemiştir. Belki bir çok genç bu dersin baskı olarak algılanmasından dolayı dini bilgiye uzak kalmış bile olabilir.Şimdi aslında elimize bir fırsat geçmiştir. Mevcut din kültürü dersinin Sosyal bilgiler kitabına bir ünite olarak alınması işe çok daha fazla ciddiyet ve fayda kazandıracaktır. Madem din dersi amaç açısından ülkemizdeki dinlerin tanınmasına indirgenmiştir esas olması gereken yere sosyal bilgiler kitabına taşınması çok daha elzemdir. Ardından da çok daha derinlikli hatta eğitim yönü olan bir kaç dereceli din dersleri programa alınmalıdır . Bize de öğrencilerin bu dersleri seçmelerini teşvik konusu kalmalıdır. Bu konuda sivil toplum örgütlerine ve bu konuda hassas olan kişi ve kurumlara düşen vazifeler olacaktır . Ülkede din öğrenimi, din dersi seçmek konusunda öğrenciler her türlü şekilde, dersi cazip kılacak özendirmeyle gerçekten dinini öğrenen genç sayısını artırabilecek bir istikamete dönecektir. Mesela dersi cazibeli kılma konusunda ilk elde akla gelenler ; Dersi seçenlerden bir kaç öğrenci ailesiyle beraber Vakıf ve dernekler tarafından Umreye veya hacca gönderilebilir. Dersler gezi programlarıyla beraber özendirilebilir Öğrencilere kitap, bilgisayar ve benzeri hediyeler yine kurumlarca verilebilir.

Anayasadaki değişiklikte ayrıca ebeveynlerin talepleri önemli olmaktadır. Burada da ayrıca özellikle alevi vatandaşların devletten kendi itikadlarına göre öğretim talebetmeleri beklenecektir. Bu aslında bu işin en verimli tarafı olacaktır alevilerin bir derse konu olacak şekilde itikadlarını ortaya koymaları aleviliğin kitabileşmesini sağlayacaktır.



16 Eylül 2007 Pazar

KUR'AN'DA TEKAMÜL VE EVRİM TEORİSİ

Evrim teorisiyle ''evrimi'' ayırmak gerektiğini artık ilahiyatçılar bilmelidir.

Evrim teorisi denince de ilahiyatçılar hiç değilse ‘biz maymundan gelmedik’ ucuz savunmasını yapmamalıdır.

Çünkü evrim teorisi de bu konuyu o şekilde savunmamaktadır.

Bu konuda İlahiyatçılar daha bilinçli ve bilgili olmak zorundadır.

En önemli konu da, yaratılışa Tevrat gözünden bakmak islami bakış açısı olmadığı  gerçeğidir. Tevrat'ın muharref olduğunu söyleyerek bir taraftan da yaratılış inancımızı Tevrat'a dayandırmak islami de değildir.

Kur'an açısından konuya bakalım.

Yaratılış Kur'an'da nasıl geçmektedir:

 Kur'an'da anlatılan yaratılışı isimlendirmek gerekirse buna en uygun isim 'Tekamül' dür
Çünkü Kur'an'da yaratılışta, bir süreçten ve hedefe ulaşmaya yönelik seviye kazanmaktan bahsedilir.

Ayrıca bu tekamül sürecini anlatan Mü'minun suresindeki ayetleri incelersek ve  bu ayetleri bu noktadan anlamazsak aslında ayetlerin anlatımıyla bugünkü veriler arasında çelişki ortaya çıkıyor

Mü'minun 12   Andolsun biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık.


Mü'minun 13   Sonra onu sağlam bir karargahta nutfe haline getirdik.


Mü'minun 14   Sonra nutfeyi alaka yaptık. Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik. Yapıp yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.

Şimdi bu ayet genellikle anne karnındaki süreç olarak tefsir edilir. Halbuki bu sürece iyi bakıldığında bir çelişki vardır, ,çünkü anne karnında kemik oluşumu son aşamadadır. Ayette ki sıralamada müdğa kemiğe çevrilmekte kemiklere et giydirilmektedir ama tıp şunu çok açık ortaya koymaktadır ki kemikler ilk baştan itibaren etlerin içinde kıkırdaklaşma süreciyle başlıyor ve doğumda bile henüz tam kemikleşme tamamlanmış olmuyor.
Halbuki ayette kemiklere et giydirilmesinden bahsediliyor ki anne karnında böyle bir süreç yoktur
Bu süreç daha çok insanın tabiattaki tekamül sürecine benzemektedir
Denizden sonraki hayatta ilk önce kabukluların daha sonra daha gelişmiş canlı tipleri  oluştuğu bilgisi buna daha çok uymaktadır , ama tabi ki bizim alanımız olmayan biyolojide daha fazla bir şey söylemenin  bizim vazifemiz olmadığını biliyoruz. Biz sadece anne karnındaki oluşuma bu ayetin uymadığını söylemekle iktifa edelim.
Tekâmül sürecine ve insanın yeryüzünde bir oluşum geçirdiğine işaret eden diğer ayetlere geçersek.

Nuh 17

Allah, sizi de yerden ot (bitirir) gibi bitirmiştir.


İnsan 1

İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi?

İnsan tarihi açısından böyle anılmaya değer olmadığı uzun bir  dönem, nasıl bir dönem olmalıdır ki, İnsan anılmaya değer bir şey olmasın? Bu ancak insanın ruhla kavuşmadan önceki hali olmalıdır. Yani henüz düşünen bir varlık olmadığı, esmanın öğretilmediği bir varlık

Hicr 28-29
Hani Rabbin meleklere demişti ki: "Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım

"Ona şekil verdiğim (sevveytuhu) ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın


Araf 11 Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem'e secde edin! diye emrettik. İblis'in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı



Bakara 30 Hatırla ki Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım, dedi. Onlar: Bizler hamdinle seni tesbih ve seni takdis edip dururken, yeryüzünde fesat çıkaracak, orada kan dökecek insanı mı halife kılıyorsun? dediler. Allah da onlara: Sizin bilemiyeceğinizi herhalde ben bilirim, dedi


İnsan yeryüzünün halifesidir, yani yeryüzünün ardılıdır, son nüvesidir, en mükemmel sonucu ve temsilcisidir.

Enam 165
Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği (nimetler) hususunda sizi denemek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O'dur. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır ve gerçekten O, bağışlayan merhamet edendir

Bu konuda söylenecek sözümüz şudur,
Evrim teorisi tabiatta tesadüfe dayalı bir gelişmeyi ve güçlünün ayakta kaldığı bir sistemi öngörür.

Kur’an'ın öngördüğü sistemde ise bir hikmete ve hedefe mebni bir süreç vardır ve bu sürecin sonunda ortaya çıkan en mükemmel varlık başka bir yaratılışla son halini almıştır(mü'minun14) bu son, başka bir hal; ruhtan üflenip düşünen, cüz-i yaratıcı bir varlık halini almasıdır.

Yaratılışı,  Tevrat’ın aksine Kur’an'ın bize açtığı geniş ve daha sebep sonuç ilişkisine bağlı anlatımına uygun olarak dünyaya deklare etmemiz,  Kur’an’ın çağımıza ışık tutacak en büyük mucizelerinden biridir.



İstemezükçülere Kalsak Halimiz Ne Olurdu?

  Muhaliflerin devamlı dile getirdikleri yatırımlar gereksiz, yatırımlar yap işlet sistemiyle yapıldı çok pahalıya mal oldu, o köprüye ne ge...