30 Eylül 2020 Çarşamba

Ey tatlı su muhalifleri

 İslami bazı kalemler ve hocalar arasında çok manidar bir kaynama başladı.

Devletin, laikliği bahane edip dindarlara baskı yaptığı, halkı devlet kadrolarından uzak tuttuğu, askeri vesayetin göz açtırmadığı dönemlerde, sert muhalif dil kullananları kınayan, devlete karşı ''ılımlı muhalif duruşu'' ''fitne'' çıkarmamayı İslamcılara tavsiye eden kişilerle, bugün hükümete karşı sert muhalefet yapmayı maharet sayanlar, devlette süt gibi aklık isteyenler aynı kişiler ve kafalar.
Çünkü bu modeller, zalim Yezit’e başkaldırmayı aklından geçirmez ama mülayimliği yüzünden dönen dedikoduları susturamayan Hz Osman’ı, yaygaracıların peşine takılıp ölüme götürür bunlar.
Yaygaracılık muhalefetiyle zaten ancak Osmanların iktidarını yıkabilirsiniz Yezitler bu tarz konforlu, güvenli muhaliflikle yıkılmaz.
Ey tatlı su muhalifleri, siz bu iktidarda bir yezitlik olmadığının en büyük delillerisiniz.
Siz bir de Ömerlerden korkarsınız, inşallah iktidar bu gereksiz mülayimliği bırakır da yaygaracılık geçer akçe olmaktan düşer. Çünkü bu modelleri, bizim yukarı çıkışımızı engellemek için uzun zaman kullandılar, şimdi bunlar bizim aşağı çekilmemize alet oluyorlar.

Bir taraf bir lider çıkartmak için bin türlü kurgu peşinde, bir taraf seveni sevmeyeni birlikte liderini yok etme peşinde.

 

Dünya siyaset tarihinden öğrendiğimize göre büyük değişim ve gelişimlerin gerçekleşmesi için çok ender çıkan ama çok kıymetli olan bir durum varsa o da kabiliyetli bir liderin çıkması ve bir fikrin, bir toplumun, bir ülkenin kederini değiştirmesidir.
Erdoğan böyle bir şanstır. Erdoğan’a düşen iktidarını ayakta tutmaktı. Bunu bütün engellemelere rağmen başardı, bütün operasyonlara rağmen ayakta tuttu, tutuyor. Ona yapıcı değil yıkıcı eleştirilerde bulunanlara soruyoruz. Onu beğenmemeyi elitistlik sayan akademisyenlerimiz kendi alanlarında inisiyatifi ele geçirebildi mi? Kendi alanlarında mesela Kemalistlere karşı söz sahibi olabildiler mi? Medya dünyasındakiler, hanginiz Mehmet Ali Birand gibi bir ekol kurabildiniz. Sinemacılar, siyasette Erdoğan’ın çıtayı çıkarttığı noktaya siz sinemada çıkarabildiniz mi? İş insanları, siz ne kadar risk aldınız? Erdoğan vizyonunu bugün dünya standartlarında en üst vizyon ve risk olan S400 seviyesine çıkardı, siz hangi riski aldınız, vizyonu ortaya koydunuz da Türkiye’nin ekonomisini montajcı seviyede tutan TÜSİAD’ı mahcup ettiniz. Üstelik bütün bu saydığımız alanlarda beceriksizlikleriniz yüzünden kayırmacılığı kullanıyorsunuz ve onun yükünü de ona taşıtıp, bedelini de ona ödetmek istiyorsunuz.
Erdoğan’a akıl ve istikamet verecek kişi önce kendi yaptıklarını ortaya koyup öyle konuşmalıdır.
Bütün dünyada insanlar şunu çok iyi öğrendiler ki,
her şeyin çözümü formülü var, bunlar her yerde yazıyor.
Formülü bulunamayan tek şey bir lider icat etmektir.
Bir dava için onu alıp götürecek bir lider çıkmışsa bu en büyük motivasyondur, güçtür, başarı için açılan yoldur.
Liderden beklenen komuta edebilmedir, birliği ileri taşımadır. Liderlerin kabahatleri, eksikleri, kırdığı kalpler, görmediği fırsatlar mutlaka olur, liderler arkalarındaki insanlardan üstün de olmayabilir.
Bu durum Kur’an’da Talut-Calut kıssasında geçiyor.
Peygamberleri onlara “Allah size komutan (melik) olarak Talut'u seçti.” dedi. Onlarda “O, nasıl olurda bizim üzerimize mülk (bize emir verme yetkisine) sahibi olabilir. Halbuki ona fazla mal verilmemiş (bizden fakir) olduğu için, biz emir verme yetkisine (Melik olmaya) ondan daha layığız.” dediler. Peygamber onlara “ Elbette ki Allah onu sizin üzerinize seçti ve ona sizden daha çok, ilim ve fiziki yönden üstünlük vermiştir. Çünkü Allah mülkü dilediği kimseye verir. Allah her şeyi kuşatan ve bilendir” dedi. Bakara 247

O dönemde bir insan, mal edinememişse bu zayıflık alametiydi, çünkü bu öncelikle çok önemli olan, soylu bir aileden gelmeme anlamındaydı. Buna karşı ayetin devamında, ona liderlik için daha çok lazım olan bir ilmi (bu strateji ilmi olabilir) ve fiziki üstünlük verdiğini beyan ederek asıl meseleyi ıskaladıklarını dikkatlerine sunuyor.

Türkiye’de son dönemde bu güçlü liderliğin verdiği avantajı, İslami kesim kullanma imkanı buldu ve iktidarı bir süredir bütün dirençlere rağmen ellerinde tutmayı başardılar.

Bu karşı tarafta bir süre hayıflanma, kızgınlık, haset konusu oldu. Tepkilerini tek adam, diktatörlük yaftalarıyla göstermeye çalıştılar. Bir süre sonra baktılar ki bu sözler İslami kesimin birliğine, liderliğin güçlenmesine hizmet etti. Yakın zamanda uyandılar ve bir lider kurgulama, icat etme çalışması başlattılar. önceki seçimde bula bula ancak Muharrem İnce'yi çıkarttılar. . Mesele o kişinin ne olduğu ne yapacağı değil, mesele bizim elimizdeki gücü kendi ellerimizle yok etme hoyratlığımız.

Liderler sadece yaşadıkları dönemde değil onlarca yüzlerce yıl sonra bile kullanılabilen, hatıralarından da güç devşirilebilen değerlerdir. Atatürkçüler bunu bu ülkede çok iyi başardılar. Her liderin olabileceği gibi yanlışları, hataları olduğunu bildikleri halde asla onları gündeme getirmediler, arşivleri yasakladılar ve onun hayatında olduğundan daha fazla öldükten sonra da liderliğinin gücünden faydalandılar. Bu ülkede azınlıkta olan bir fikrin sahipleri oldukları halde ülkeyi hep ellerinde tutmayı başardılar.

Şimdi bir kesim Ak Partililer ve onun iktidarından faydalanıp dini ve kültürel değerlerini yaşayabilen, öz kimlikleriyle onurlu bir yaşam imkanına kavuşan kesimler içerisinde bir savrulma yaşanmaya başladığı görülmektedir.

Dindarlar ve kürtler ne kazanım elde ettiyseler bu Ak parti ve Erdoğan liderliğiyle gerçekleşmiştir. Fakat bu kesimin içerisinde savrulma yaşayanlar kendilerini haklı gösterebilmek için Erdoğan’a akıllarına gelen her yıkıcı eleştiriyi yaparak bu gücün kaybedilmesine sebep olmak istiyorlar. Bu kaybın sadece bugün yaşayanları değil sonraki nesilleri de etkileyecek bir kayıp olacağını anlamıyorlar. Bugün kendilerini haklı göstermek için öne sürdükleri argümanlar, sonraki nesiller için tarihe geçen gerçekler ve dindarlar ve kürt haklarını savunanlar aleyhine kullanılabilecek gerekçeler olacaktır.
Onlara şu denecek, işte siz iktidarı aldığınızda sizin büyüklerinizin de kabul ettiği gibi siz bu işi doğru yapmıyorsunuz, bu işi size teslim etmemek en ‘’demokratik’’ yoldur. Çünkü önlerinde Mısır gibi örnek olacak. Orada da Mursi döneminde güçlenen Selefilerin bir kısmı Cumhurbaşkanı Mursi’ye karşı laikçilerin yaptığı darbeye destek verdiler. Ardından halk tarafından desteklerini büyük oranda kaybettiler ama ne fayda ki Mısır’da dindarlar her şeylerini kaybettiler. Zannedilmesin ki bu zamanda Türkiye’de böyle bir şey olmaz bunu dünya kabul etmez. Mısır darbecisi Sisi batı tarafından açıkça desteklenmiş hâlâ da desteklenmektedir.

İstemezükçülere Kalsak Halimiz Ne Olurdu?

  Muhaliflerin devamlı dile getirdikleri yatırımlar gereksiz, yatırımlar yap işlet sistemiyle yapıldı çok pahalıya mal oldu, o köprüye ne ge...