2 Temmuz 2018 Pazartesi

Çözüm süreci hangi şartlarda başladı ve neden bitti? Bu süreçte CHP'nin rolü.


Bu konuyu doğru değerlendirebilmek için 2009-2010 döneminde Türkiye, bölge ve dünyadaki gelişmeleri hatırlamak gerekiyor.
Bölgede durum neydi?
ABD’nin Irak operasyonundan sonra Irak’ın başına kürt cumhurbaşkanı (Celal Talabani) ve bir kürt genelkurmay başkanı görevlendirildi. Bölgesel kürt yönetimi olarak Barzani güçlendirildi. Bunun anlamı şuydu, Kürt devleti meselesi Irak’ta yapılandırılıyordu.
Pkk’ya zaman zaman destek veren komşularımızla ilişkilerimiz nasıldı?
İran, nükleer denetim tehdidi altındaydı, Batı iyice baskısını artırmıştı. Türkiye Brezilya ile birlikte bir yılı aşkın bir çalışma sonunda mayıs 2010’da İran’a nefes aldıracak bir anlaşma imzalatmış  Türkiye İran için küstürülemeyecek komşu olduğunu göstermişti.
Suriye, Lübnan Başbakanı Hariri suikastından sorumlu tutuluyor ve büyük baskı altındaydı. Türkiye aracı oldu ve Suriye’yi rahatlattı ardından ‘’Türkiye-Suriye Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği’’ adıyla birlikte bakanlar kurulu toplantıları yapılacak düzeyde gelişti. İran ve Suriye  bu süreçte Pkk desteğini tamamen sıfırladı.
Ermenistan ile Avrupa’da gizli görüşmeler sürdürülüyordu.
Şu satırlar o günlerde çıkan bir haberden alındı.

‘’Ermenistan Dışişleri Bakanı Edward Nalbantyan, Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan'ın Ekim 2009'da Cumhurbaşkanı Gül'ün daveti üzerine Türkiye'yi ziyaret edeceğini açıkladı. Nalbantyan, Türk-Ermeni ilişkilerinin 'önkoşulsuz' normalleşmesinden yana olduklarını, sınırın da 'önkoşulsuz' açılmasını istediklerini dile getirdi.’’
Dünyada durum neydi?
2008-2012 dönemi dünyanın küresel ekonomik krizi yaşadığı yıllardı. Pkk gibi örgütleri desteklemekten daha önemli dertleri vardı. (Bu krizin büyüklüğünü ve etkisini hatırlamak için günün haberlerine bakınız)
Türkiye iç politikasında durum;
Ak Parti hükümeti, özgürlükler, kürt kimliğinin tanınması ve kürtçe ile ilgili birçok açılım yapmıştı. Verilen maddi desteklerle bölgeye geri dönüşler başlamış, terk edilen köyler yeniden yaşanır duruma gelmişti. Yatırımlar neticesinde bölge halkı devletle barışmış Pkk’nın varlığı kürtler tarafından sorgulanmaya başlamıştı. Pkk tabanını kaybediyordu.

O dönemde Türkiye ve Ortadoğu'yu planlamaya çalışan güç odakları açısından durum neydi? ( bunlara ‘’Şebeke’’ diyelim)

Türkiye 2010 yılına geldiğinde o dönemde ‘’paralel yapı’’ diye adlandırılan Fetö, devletin birçok makamına sızmıştı ve onları destekleyen ‘’Şebeke’’nin beklentisi paralellerin kısa vadede devleti tam kontrol edebilir duruma geleceğiydi. Bu durumda Türkiye’yi kontrol etmek için Pkk gibi örgütlere yatırım yapmanın gereği kalmıyordu.
Ana muhalefet açısından;
CHP’nin sürece tavrı açısından iki dönemi var;
Deniz Baykal’ın başkanlığındaki CHP, Pkk bağlantılı siyasetçilere şiddetle tepkiliydi. Bu tepkinin kaynağı 2000’li yılların başından itibaren CHP’lileri saran ulusalcılık akımıydı. Neticede CHP-Pkk ilişkisi en kötü dönemini yaşıyordu. Kürtçü sol siyasetçiler CHP’de itibar görmemenin yoksunluğunu yaşamaya başlamıştı. Diğer taraftan Baykal’ın bu sert tavrı 2009’da başlayan süreci sabote etmek isteyenler için de kullanışlı oluyordu. Süreç, Fetönün MİT, Asker ve Yargıdaki uzantılarının ve Pkk içerisindeki barış istemeyen grupların çabalarıyla birkaç kez akamete uğradı. CHP’nin geleneğinde olan yaygaracılık tavrı, olayları sabote etmek isteyenlerin hamlelerine çanak tutması, Barış Sürecinde de de uygun zamanın kaçırılmasında etkili oldu. Süreç Baykal’ın istifasından sonra Kılıçdaroğlu döneminde yeniden ivme kazandı ancak çok geçmeden iç ve dış şartların değişmeye başlaması ve Fetönün süreci sabote etmek için ürettiği fitne çalışmalarını yine CHP’nin devletin karşısında konum alarak kullanışlı hale getirmesi, barışı bozmak isteyenlerin işine yarıyordu.
MHP açısından;
Bahçeli geleneksel olarak sürece tepkiliydi ama şartları gördüğünden sürece şans tanır pozisyondaydı.
Süreç neden sona erdi, şartlarda nasıl değişiklikler oldu?
2012’ye gelindiğinde bütün bu şartlar değişmeye başladı.
Suriye’de başlayan iç savaştan dolayı hem Suriye rejimiyle hem İran’la aramız açıldı.
Irak yönetiminde kürtlerin ağırlığı azaltıldı. Batı, Irak’ta ortak olarak şiileri tercih etmeye başladı. Barzani Türkiye’ye yanaştı.
Suriye’de sürmekte olan savaşta Pkk’ya yeni bir misyon yüklendi ve yeniden Batı’nın ortağı ve saha elemanı oldu.
Paralel yapı 2010 referandumunda yapılan değişikliklerle beraber HSYK’da yapılan seçimlerde blok halinde kendi adamlarını getirmesiyle beraber hükümetle kavgayı başlattı. 2011 yılının başlarından itibaren paraleller fetöye dönüşmeye başlamıştı. Bu süreçte paraleller ilk olarak MİT müsteşarını 7 Şubat 2012'de KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağırarak çözüm süreci üzerinden hükümete savaş açtılar ve süreci hedef haline getirdiler. İlerleyen dönemde HDP’lileri kışkırtmak için asker ve polisteki unsurlarıyla beraber tahrik ve fitne girişimleri için her yolu denediler.
CHP’de yeni yönetim Kılıçdaroğlu etkisiyle Pkk ile olan ‘’anlamlı’’ ilişki dönemine döndü ve kürtçü sol siyasetçiler sol kökenli medya editoryasından özlediği desteği görmeye başladı. O dönemde CHP’deki tavır değişikliği bu yüzden çok önemliydi. Merkez medya dahil medya editoryal olarak çoğunlukla CHP’lilerin hakimiyetindeydi ve partilerinin politikasını ülke üzerinde baskı haline getiriyorlardı. (Ör: Devlet sırlarını yayınladığı için hapis yatan CHP milletvekili Enis Berberoğlu 2009-2014 arasında Hürriyet Gazetesi genel yayın yönetmeniydi 2014 yılında CHP’’de İletişim ve Medya ile İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevine getirildi.)
Baykal başkanlığındaki CHP, barış sürecinin ilk döneminde zorluklar çıkararak süreci zora sokmuş konjonktürün müsait olduğu dönemde işin oyalanmasına sebep olmuş, Kılıçdaroğlu döneminde CHP, sürece olumlu bakmış ama bu sefer de HDP ve Pkk sözcülerine borazanlık yaparak şımarmalarına sebep olup yine sürecin bitmesine önayak olmuştur.
Pkk ve HDP sözcüleri kendilerine bu kadar mikrofon uzatılıp sözleri manşetlere çekilince ülkedeki Ak Parti muhaliflerinin ve batının çok sevdiği, Erdoğan karşıtlığı dilini kullanmanın itibar getirisini keşfetti ve Pkk, Türkiye’de ve Avrupa’da Erdoğan sevmeyenler tarafından sopa olarak kullanılma imkanına kavuştu.
Neticede Türkiye, 2009 şartlarının getirdiği avantajları bir barış süreci için kullandı. Bu süreç o günkü Türkiye’nin neredeyse ittifak ettiği bir girişimdi fakat şartlar değişince Pkk 30 yıllık misyonuna geri döndü.
Aslında bu sürecin başlamasında her kesim ve her parti üzerine düşeni yapmıştı. Deniz Baykal başkanlığındaki CHP kürtçü sol siyasete yüz vermeyerek onları mahrumiyet psikolojisine soktu, MHP çok aşırı tepki göstermeyerek toplumu germedi. Liberaller, yazarlar, sanatçılar ön alan tavır takındılar ve Ak Parti devleti temsil ederken büyük riski göze alarak barış elini uzattı ve ülke olumlu bir havada bu süreci yürüttü.
Çözüm sürecinin ne faydası oldu?
Bölge halkı barış ortamının getirdiği rahatlığı ve zenginleşmeyi keşfetti. İstihbarat bu rahatlama ortamında açığa çıkan birçok Pkk’lıyı ve bağlantılarını deşifre etti. Bu yıllarda can kaybı yaşanmadı.
En önemlisi renkli devrimler sürecinde hedef ülkelerden olan Türkiye Gezi olaylarında Pkk’nın sokakları terörize etmesini engellemiş oldu. Eğer Pkk, 2014 Kobani olaylarındaki havayı ve gerilimi Gezi olaylarında yakalamış olsaydı Türkiye çok ağır bir bedel ödemek durumunda kalacaktı.
Çözüm sürecinde Pkk şehirleri bomba doldurdu sözü eğer Pkk, süreci sabote etmek için şehirlere bomda doldurmaya başladı şeklinde söylenirse anlamlıdır yoksa Pkk’nın şehirlere bomba taşımak için sürece ihtiyacı olduğunu iddia etmek geçmişindeki 30 yıla bakınca çok komik bir iddia olarak kalmaktadır.
Şimdi geriye dönüp bakınca 2009 şartları oluştuğunda bu barış girişimini başlatmak doğru bir karar olduğu ortadadır.
Bu süreçte, dünyadaki ve komşulardaki değişimler bizim dışımızda gerçekleşen olaylarla ilgili olduğundan onlar için yapacak bir şeyimiz yok buna coğrafya kaderdir diyoruz. Fakat içeride mesela CHP’nin değişimi olayları ne kadar etkilediğini bu olayda da gördük. Baykal CHP’si kürtçü siyasetçilere sert tavır takınması doğruydu ama süreci sabote etmek isteyenlere çanak tutması, sürecin uygun şartlarda bitirilmesi fırsatının kaçırılmasına sebep olan etkenlerden biri olmuştur.
Kılıçdaroğlu CHP’si çözüm sürecinin yürütülmesine fırsat tanımıştır ama bu sefer de Fetönün tahrik ve fitnelerine çanak tutulması ve HDP’lilerin şımartılması yoluyla yine sürecin aleyhine çalışmış oldular.
Sonuç olarak Pkk, Şebeke tarafından Suriye’de istihdam edildiği için yapılanmasını oraya taşıdı ve yurt içinde de ciddi operasyonlarla süpürüldü ve neredeyse sonu getirildi.
Fakat bu süreçte bir şeyi tekrar anladık ki, CHP CHP’lilere bırakılamayacak kadar önemli bir yapıdır. Bu yüzden milli güvenlik konusudur. Eski dönemde medyada etkiliydiler şimdi sosyal medya aracılığıyla Muharrem İnce’nin deyimiyle şizofren ve paronoyak bir tavırla etkili olmaya çalışıyorlar. İşte bu yüzden Türkiye’nin artık fırsat kaçırmaya tahammülü olmadığından medyanın bu CHP’li editöryadan kurtulması gerekiyordu.

İstemezükçülere Kalsak Halimiz Ne Olurdu?

  Muhaliflerin devamlı dile getirdikleri yatırımlar gereksiz, yatırımlar yap işlet sistemiyle yapıldı çok pahalıya mal oldu, o köprüye ne ge...