Önce RAND Corporation raporunda darbeden bahsedilmesi ardından CHP’li siyasilerin art arda meydan okuyan çıkışları ve son günlerde camilerin ses sistemine sızıp marşlar çalınması. Bunlar rastgele olaylardır görmezden gelelim demek aklı devre dışı bırakmak olur.
Bu olaylar belli ki dönem dönem yaşadığımız, Türkiye üzerinde planlanan ara dönem oluşturma çalışmalarıdır.
Tutar mı? Bize göre tutmaz.
Çünkü Türkiye’de şu anda böyle bir potansiyele sahip ne askeri cunta var ne de halk tabanında bu tahriklere kapılıp sokaklara dökülecek kitle var.
Bununla beraber bu tahrikleri dikkate almayıp görmezden gelmek Hükümet tarafı için doğru olmayacaktır. Çünkü bu tür provokasyonlara cevap verilmese, düşük dozda tepki gösterilse bu, hükümet taraftarlarının azaldığını, Cumhur İttifakının desteğinin azaldığını düşündürür, davaya inancın kan kaybettiğini ifade eder.
Bu yüzden bu tür olayların provokasyon olduğu bilindiği halde tepki gösterilmelidir.
Doz ne olmalıdır?
Türkiye’de din temelli ayrıştırma, provokatif girişimler Millet İttifakından ziyade Cumhur İttifakının tabanını konsolide eder. Çünkü Millet İttifakı beş benzemezlerden oluşmaktadır. İçlerinde dindarlar, Ak Parti ve MHP’den uzaklaşanlar vardır.
Provokatif çıkışları yüksek perdeden karşılamak hatta köpürtmek ülkeye zarar mı verir fayda mı?
Millet İttifakı tarafının ilk başlangıç noktası olan Adalet Yürüyüşü tam anlamıyla insanları en zayıf noktasından yakalama girişimiydi. Güzel sözün, tatlı dilin, alttan almanın, kucaklama söyleminin ikna edemeyeceği insan yoktur. Her insan bir noktadan sonra bu tavra duyarsız kalamaz. Peki bu güzel kucaklayıcı sözler gerçek miydi? Aynı cephe şu günlerde tehdit dili kullanmaya başladığına göre, erken şımarma belirtileri gösterdiklerine göre bu sözler demek ki sadece bir kurguydu diyebiliriz.
Fakat bütün bu gelişmelere rağmen Adalet Yürüyüşüyle başlayan tatlı dil formülü bir çok insanı ayartmıştı, belediye seçimlerinde terör örgütleri ile bu tatlı dine kananlar aynı cephede yer alabilmişti. Bu sonuç, bu işin şeytani bir plan olduğunu çok açık göstermektedir.
İşte bu fettan plana karşı şimdi bu günlerde kendi tabanımızı yeniden bir araya getirebilmek için karşı tarafın yaptığı provokatif, kışkırtıcı çıkışları fazlasıyla tepki ile karşılamak hatta bu durumu köpürtmek bize göre ülke için faydalıdır. Neden?
Çünkü Ak Parti bu ülke için büyük bir şanstır. Bakın İsrail’de 1.5 yıldır hükümet kurulamamaktadır. Aynı durum bazı avrupa ülkelerinde de yaşandı. Türkiye böyle bir durumda kalsa bu ülkenin durumu ne olur. Bu ülkenin uğraştığı iki büyük terör örgütü vardır (Pkk- Fetö) Akdeniz’de, Libya’da , Suriye’de askerlerimiz sahadadır. Ekonomi bütün dünyada olduğu gibi bizde de her an her şeye gebe durumdadır. Bu şartlarda beş benzemezden oluşan Millet İttifakına bu ülke bırakılabilir mi? Muhalefetteyken bile HDP ile İyi Parti’nin bir arada duramadığı bir ittifaktan bahsediyoruz. Bir parti liderinin (Davutoğlu) diğer parti için (CHP) ömrün onların zihniyetiyle mücadele ile geçti dediği bir ittifak. Her fırsatta dini değerleri alay konusu yapan bir tabana sahip bir parti (CHP) ile şu anda Ak Parti’nin dine çok hizmet etmediğini savunan bir partinin (SP) bir arada olduğu bir ittifak. Ülkeyi bu şartlarda böyle bir maceraya atmamak için Ak Parti’nin iktidarının devam etmesini sağlayacak stratejiler ülkenin selameti için zorunluluk arz etmektedir.
Ülkede değişiklik olmayacak mı aynı insanlar mı hep yönetecek derseniz, hayır aynı insanlar yönetmiyor. Bugünün Hazine bakanı önceki dönemin hazine bakanını yanlış yapmakla eleştirmektedir, iç işleri bakanı kendi döneminde çok daha başarılı işler yapıldığını söyleyebilmektedir. Tarımda yeni hamleler yapılmaktadır. Yani iktidarda Ak Parti var ama değişim yenilenme devam etmektedir. Ak Parti’den memnun olmayan Ak Partililerin yapacağı şey partiyi kimselere muhtaç hale getirmemek, partiyi kendi ilkeleri üzerinde yenilenmesine destek olmaktır.