Bugün artık herkesin anlayabileceği bir aşikârlıkta belli
olmuştur ki batının Suriye'de planları vardı. Arap baharı furyasında Suriye'de
iç savaşın çıkması için halkın taleplerine cevap vermek istemeyen Esed
rejimi cesaretlendirildi.( Türkiye’de
Esed’e Esat denirdi bu İngilizceden tercüme olduğu için böyleydi İngilizce Assad
yazıldığı için oradan Esat diye okunmuş. Halbuki kelimenin anlamı arslan olan esed (الأسد
) kelimesidir, arap videoları izlenirse görülebilir). Türkiye bu süreçte uzun süre Esed ile görüşmeler sürdürmüş hızla seçime
giderek bu kalkışmayı durdurmasını
tavsiye etmiştir fakat belli planları olanlar bunu Esed'e yaptırmamışlardır. Suriye’de iktidarı elinde tutan %15 lik Nusayriler
çok güçlü bir istihbarat sistemi ile
düzenini ayakta tutuyordu. Aslında arap baharı başladığında demokrasiye ilk
geçebilecek ülkelerin başında Suriye düşünülüyordu çünkü nufüsun % 80’ini
oluşturan sünniler uzun yıllardır
azınlığın iktidarı altındaydı.
Peki Suriye’de durum neydi halkın isyan etmek için sebepleri
nelerdi?
Ülke 1963 yılından itibaren
olağanüstü hâl altında idare edilmekte, bu durum güvenlik güçlerine olağandışı
tutuklama ve gözaltı yetkileri vermiştir
Şubat 1982’de Hama şehri üç hafta
süreyle top atışına tutulmuş eski şehir tamamen yıkılmış hatta yıkıllan bina
içlerinde muhalifleri ele geçirmek için zehirli gaz kullanılmıştır. Ölü sayısı
40.000’e kadar çıktığı uluslararası örgütlerce tespit edilmiştir. (iç
savaş yokken yapılıyor bu operasyon)
2006'dan itibaren muhaliflere
uygulanan seyahat yasakları Arap dünyasındaki en ağır seyahat yasakları olarak
tanımlanmıştır. Hükûmet güçleri, insan hakları savunucularını ve diğer hükûmet
muhaliflerini baskı altında tutmuş ve hapsetmiş, sınırsız süre boyunca hapis
cezasına mahkûm etmiş, kötü hapishane koşullarında tutmuş, işkenceye maruz bırakmış ve öldürmüştür.
1962 yılında binlerce Kürt
vatandaşlıktan çıkarılmış ve onların soyundan gelenler "yabancılar"
olarak fişlenmiştir.[
2009 yılında Gazetecileri Koruma
Komitesi, dünya üzerinde blogger olmak için en kötü 10 ülke listesinde
Suriye'ye 3. sırada yer vermiştir
İnternet sansürünün yoğun olduğu
ülkede, politik sebeplerle internet siteleri yasaklanmış ve bu sitelere
erişenler tutuklanmıştır. 2007 yılında kabul edilen bir yasa uyarınca internet
kafeler, kullanıcılarının internet forumlarında yaptıkları tüm yorumları ve
paylaşımları kaydetmek ve devlete bildirmekle yükümlü tutulmuşlardır.[96]
Wikipedia, YouTube, Facebook, Twitter gibi internet siteleri sınırsız süreyle
kapalı tutularak sansürlenmiştir. (wikipedia)
Arap baharı furyası ezilen baskı altında uzun yıllar geçiren
Suriye halkı için bir fırsat olarak görüldü. Fakat Suriye'nin pek çok
şehrindeki gösterileri hükümet güçleri kanlı bir şekilde bastırma yoluna
gidince, olaylar daha da büyümüş ve ufak çaplı çatışmalar yerini muharebelere
bırakmıştır ve ilk etapta binlerce insan hayatını kaybetmiştir.
İlk büyük
çatışmalar Humus, Dera ve Şam'da yaşansa da kısa sürede tüm ülke geneline
yayılmıştı.
2012 ve 2013 yılları muhaliflerin
avantajı ele geçirdikleri yıllar olmuştu. Muhalifler, Şam şehir merkezine
bir kaç km'ye kadar yaklaşmış, Halep'in büyük bölümünü ele geçirmişlerdi.
Humus'ta şehir merkezinde sert çarpışmalar yaşanmış, Kuzey ve Doğu Suriye
büyük bir oranda rejimin elinden çıkmıştı. YPG Afrin, Kobani ve Haseke'de
özerk kantonlar ilan etmişti. (wikipedia)
Esed için sonun yaklaştığı günlerdi. Obama'nın kırmızı çizgimiz
dediği kimyasal silahı da kullanan ( Haziran 2013) Esed için artık sığınılacak ülke aranmaya
başlandığı günlerdi.
Türkiye işte bu günlerde daha önce 80’li yıllarda Özal
döneminde Afganistan iç savaşında muhaliflere yaptığı yardım gibi yine 1992-95
yıllarında Özal ve ardından Demirel
döneminde Bosna savaşında Sırplara ve Hırvatlara karşı
direniş gösteren Bosnalılara yaptığı yardım gibi yine 1994-96 yıllarında
Çeçenistan-Rusya savaşında Türkiye istihbaratı neredeyse açıkça Çeçen direnişçilerine
yaptığı yardım gibi Suriye halkına yardım etmeye çalışıyordu. Bütün bu
saydığımız savaşlar ‘’meşru’’ sayılan devletlere karşı halkın direnişe kalktığı iç
savaşlardır. Yani bu Türkiye devletinin geleneklerinde olan bir durumdu.
Bu süreçte muhaliflere yardım için gelen daha önce
Afganistan’da Bosna’da ve Çeçenistan’da çatışmalara girmiş gençlerin de
yardımıyla Suriye halkı tam başarıya ulaşıyor azınlığın elinden iktidarı geri
almaya yaklaşmıştı ki Irak’ta kurulan El Kaide destekli bir örgüt Suriye
savaşını zehirledi ve yıkılmasına çok az kalan Esed rejimine can simidi oldu.
İşte Türkiye’nin Suriye yardımı budur daha önce bir çok defa
yaptığını yapmaktayken Suriye muhalefeti bölünmeye içinden El Kaide destekli
gruplar oluşmaya başlayınca Dünya medyası yine kafaları karıştıracak haberler
yapmaya başladı sonradan ortaya çıkan gruplar sanki önceden de oralarda varmış
gibi haberler yapılarak kendi amaçlarını engellemeye çalışan ülkeleri zor
durumda bırakmaya çalıştılar.
Ve Esed’in imdadına Daeş terör örgütü yetişti.
Daeş(o zamanki adı IİD) Irak’ta Irak İslam devleti adıyla kurulmuş
karanlık bir örgüttü. (Esed, ABD'nin Irak işgali döneminde ABD güçlerine karşı savaşmak için organize olan bu yapılara yardım ediyordu) El Kaide ile bağlantılı kuruluş sürecinde Ebu Bekir
Bağdadi gibi tanınmayan bir kişinin El Kaide şurasına teklif edilmesi süreci ve
örgütün başına geçmesi. Biz El Kaide’nin de nasıl ABD amaçlarına hizmet
ettiğini Afgan, Bosna ve Çeçen savaşlarında doğru bir amaç uğruna savaşan
gençleri nasıl iğdiş ettiğini ve binlerce genci Guantanamo kamplarında
işkencelerle ve psikolojik yöntemlerle ABD’nin çıkarlarına esir ettiğini
biliyoruz.
El Kaide Türkiye için bir terör örgütüdür ve Türkiye’de
terör eylemleri yapmıştır. İdeolojik olarak Ak Parti ile çok zıt görüşleri
vardır. Erdoğan başta olmak üzere mevcut
devlet düzenleri içerisinde siyaset yapanları kafir sayarlar. Ak Parti iktidarı
El Kaide’nin ideolojisiyle çok zıt olduğu dünya tarafından iyi bilinen bir
durumdu hatta Ak Parti iktidara geldiği dönemde El Kaide zirve yıllarını
yaşıyordu ve Ak Parti dünya için ılımlı islamın temsilcisi olarak kabul
ediliyordu . Aslında İslamcı sayılan Ak Parti’nin ilk döneminde dünyaca tolere
edilmesinde El Kaide’nin panzehiri olarak görülmesinin etkisi büyüktür.
İşte bu El Kaide örgütünden de bir numara daha büyük (ABD nin çıkarlarına daha fazla angaje
olmuş)yeni bir örgüt Irak’ta ‘’İslam
Devleti’’ adıyla kuruldu. Kısa süre sonra Suriye’de başarıya yaklaşmış
savaşçılara musallat oldu ve kendine bağlı Nusret Cephesi adında bir örgüt
kurdurdu fakat bu örgütte Esed’e karşı savaşmaya devam edince Ebu Bekir El-Bağdadi
bizzat Suriye’ye gelip Nusret cephesini de dışladı ve Irak Şam İslam Devleti
adı altında örgütünü kurarak Esed’e değil muhalif güçlerle savaşmaya başladı.
Bu süreçte BM Nusra'yı ayrı bir terör örgütü olarak listeye alması üzerine Türkiye'de bu güncellemeyi yapmış ama bir kısım medyada Türkiye Nusra'yı terör örgütleri listesinden çıkardı diye yansıtıldı
''Dışişleri Bakanlığı, El Nusra’nın terör örgütleri listesinden çıkarıldığı haberlerine ilişkin yaptığı açıklamada “El Nusra Cephesi’nin terör örgütleri listesinden çıkarılmadığını, El Kaide’yle bağlantılı örgütler listesinden çıkarıldığını” kaydetti''
Bu süreçte BM Nusra'yı ayrı bir terör örgütü olarak listeye alması üzerine Türkiye'de bu güncellemeyi yapmış ama bir kısım medyada Türkiye Nusra'yı terör örgütleri listesinden çıkardı diye yansıtıldı
''Dışişleri Bakanlığı, El Nusra’nın terör örgütleri listesinden çıkarıldığı haberlerine ilişkin yaptığı açıklamada “El Nusra Cephesi’nin terör örgütleri listesinden çıkarılmadığını, El Kaide’yle bağlantılı örgütler listesinden çıkarıldığını” kaydetti''
Bu arada bir bilgi verelim neden Daeş diyoruz İŞİD demiyoruz. Örgütün adı Irak Şam İslam Devleti arapça , ed-Devlet'ül İslâmiyye fi'l Irak ve'ş Şam bu kelimeler arapça harfleri esas alınarak ve arapça cümle kurgusu esas alınarak okunduğunda Daeş, Deaş veya daiş diye okunur. İngilizce; Islamic State of Iraq and Syria kısaltması ISIS. Türkçe; Irak Şam İslam Devleti, IŞİD Bu kısaltmaların hepsi doğru ama Türkçe ve İngilizce kısaltmalar IS ile başladığı için İslamı çağrıştırdığından bunların kullanılmasını istememekle alakalı bir durumdur.
Kafa kesme videolarıyla gündeme giren bu vahşet örgütü bütün tepkileri üzerine çekti. Hiç bir döneminde Esed güçleriyle ciddi bir çatışmanın içerisine girmeyen bu örgüt dünya medyası eliyle çağdaş Esed’i yıkmaya gelen ‘’barbar İslamcı’’ bir örgüt olarak dünyaya lanse edildi.
Daeş’in ilk eylemleri,
Temmuz 2013'te Özgür Suriye Ordusu komutanlarından Ebu
Bassir El-Ceblâvî, IŞİD tarafından Lazkiye'de konvoyu durdurulup öldürüldü.
Eylül 2013'te Ahrar el Şam komutanı Ebu Übeyde el Binniş’i
kaçırıp öldürdü
Eylül 2013'te örgüt, Halep'e bağlı A'zâz'ı Özgür Suriye
Ordusu güçlerinden aldı. (wikipedia)
Daha sonra stüdyolarda hazırlandığı anlaşılan vahşet
vidoları ile dünyanın dikkatini üzerine çeken Daeş Esed rejiminin ömrünü uzattı Esed rejimi en
büyük silah depolarının olduğu Rakka’yı ciddi bir çatışma yapmadan Daeş güçlerine
bırakıp çıktı. Artık muhaliflerle Esed güçlerinden çok Daeş savaşıyordu.
Türkiye bu yeni gelişme karşısında yine Özgür Suriye Ordusu
adı altında direniş gösteren bir çok ılımlı gruptan oluşan Suriye halkına
yardım etmeye devam etti. Bu durum Deaş’ın tepkisini çektiği için 11 Haziran
2014 tarihinde Türkiye’nin Musul konsolosluğu Daeş güçlerince basıldı ve
Konsolosla beraber 48 kişi rehin alındı. Musul’un Daeş’e ciddi bir direniş
göstermeden Irak ordusu tarafından teslim edilmesi de Daeş’e Batı güdümündeki Irak devletinin örtülü
desteğini göstermekteydi.
O günler Daeş’in yeni tanınmaya başladığı vahşet
videolarının yavaş yavaş yayılmaya başladığı günlerdi. Türkiye bu örgütün
elinden vatandaşlarını sağ salim
alabilmek için büyük bir risk alarak bu süreçte Daeş’e resmi ağızlardan terör örgütü dememeye dikkat
etti, bu rehinelerin can güvenliği için düşünülen bir tedbirdi. İstihbarat servislerinin
dünya çapında kullandıkları bir takım taktik kurallarla 3 ay
sonra rehineler örgütün elinden sağ salim alınabildi. Daeş bunun ardından bütün resmi ve gayri resmi her
platformda terör örgütü olarak anılmaya devam edildi.
Bu 48 vatandaşın can güvenliği karşılığında alınan bir riskti bu Türkiye
halkı tarafından tolere edilebilecek bir durum olarak görülmüş olmakla birlikte
içerdeki muhaliflere ve dünya çapında bir takım odaklara büyük bir koz
vermişti.
Bugün gelinen noktada baştan beri Daeş ile gerçek manada
savaşan tek ülke Türkiye’dir.