17 Nisan 2014 Perşembe

Yeni Dönem Yeni Ak Parti

Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle ve Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı olmasıyla beraber Türkiye'de yeni bir dönem başlayacak
Diğer taraftan eğer bu yaz da geçtiğimiz yaz gibi terör olmazsa bu açıdan da Türkiye yeni bir döneme girmiş olacak
Önümüzdeki süreçte bu iki yeni duruma göre  siyaset yeniden belirlenecek
Teamüller değişeceği gibi siyasetin taraflarında da geçişler yeni konum almalar olacaktır
Yeni dönemin ters açıdan benzerini yaşamıştık 28 Şubat sürecinde.Ülkemiz 28 Şubat'ta  siyaseten ardından da ekonomik olarak iflas ettikten sonra yeni taraflar ve yeni siyasi partiler oluşmuştu.
Şimdi  pozitif anlamda ülkede ciddi değişimler oldu. Ülke zenginleşti, gelişti, cuntaları deşifre oldu tasfiye oldu, ordunun pozisyonu netleşti, terör sona erdi, her konu cesaretle konuşulur oldu.
Şimdi bu yeni Türkiye'de  Ak Parti'nin üç dönem kuralını, kimin cumhurbaşkanı  olması gerektiğini ve nasıl bir cumhurbaşkanlığı olması gerektiğini konuşabiliriz.
Bizim kanaatimiz üç dönem kuralının kaldırılması yerine Ak Parti'nin durumunu yeniden gözden geçirmeliyiz
Ak Parti 12 yıllık başarı hikayesinin en büyük aracıdır. Bütün araçlar gibi gerektiği kadar ve gerektiği ortamda kullanılmış olmanın dışında ona bir kutsiyet atfetmenin gereği olmadığını herkes kabul etmelidir. Ak Parti başarılı bir projeydi ve daha büyük başarılara ulaşma adına yeni bir proje için tarihteki altın sayfaya yazılabilir.
Yeni süreçte yani terörün tasfiye olduğu süreçte Recep Tayyip Erdoğan'ın himayesinde  yeni bir  siyasi parti  oluşumuna gidilebilir ve bu oluşumda MHP' den ve BDP 'den de katılımla  daha geniş tabanlı bir siyaset Türkiye'de ortaya çıkabilir. Bu geniş taban için bedel olarak Ak Parti verilecek olması kimileri için ağır bir bedel görülebilir ama akibetinin Türkiye'ye nasıl bir güç getireceğini gözardı etmemek gerekir.
Bu oluşumdan sonra Türkiye siyasetinde neler olur? Öncelikle son yerel seçimde partisini yok sayarak CHP 'li adaylara oy veren MHP seçmeni ve MHP yönetimindekilerin 17 Aralık sürecindeki yanlış pozisyon almaları MHP'yi siyasi bir mevta olma yoluna sokmuştur.Terörün de tasfiye olmasıyla beraber önümüzdeki dönemde MHP'nin siyasi gerekliliğinin bittiğini düşünenlerin  sayısı artacaktır.
Aynı durum BDP açısından da geçerlidir.  BDP yönetiminin, CHP nin bütün kürt hakları konusundaki duyarsızlıklarına ve dirençlerine rağmen, gezi sürecinde olsun yerel seçim sürecinde olsun CHP-BDP arasında cereyan eden kardeş ama küskün kardeş  parti muhabbetleri gözden kaçmamıştır. BDP'deki alevi ağırlığı hele Diyarbakır gibi sembol ve en büyük kürt şehrine alevi bir Büyük Şehir Belediye başkanı seçmek  BDP'den büyük kopuşların esas sebebi olacaktır.Terörün de tasfiye olmasıyla beraber Ak parti sonrası yeni oluşumda BDP' de gerçekten demokrasi ve kürt bölgesinin kalkınması ve hakları adına siyaset yapmakta olan bir çok isim yer bulacaktır.
Ak Parti bütün başarılarına rağmen her fani gibi sevenleri ve sevmeyenleri olmuştur. Bütün başarılıların ortak kaderi olan seveni çok seven nefret edeni de ölümüne nefret eden olmaktan kurtulamamıştır.
Ak Parti'nin kurulduğu dönemde Türkiye'nin uluslararası sermayeye, AB perspektifine ve ABD'yle düzeyli bir ilişkiye ihtiyacı vardı onun için liberaller ve iş çevreleri Ak Parti'nin yanında oldu. Bugün Türkiye'nin yerel, ilkeli duruşa, milli birliğe ve biraz da hamasete ihtiyacı vardır. Çünkü dünyada ülkeleri tehdit eden şey değişmiştir sosyal medya bugün  iktidarlar yıkıp  sınırları değiştirmektedir. Bugün sarsılmasına  tahammül edilemeyecek, sınanmaya kalkılmayacak şey milli birliktir. Bunun için Ak Parti açısından üç dönem kuralının değişmesinden daha radikal değişikliklere ihtiyaç vardır.

Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığını icranın başı olarak icra edecektir. Bu yeni dönemde partiler özellikle iktidar partisi eskiye göre daha geri planda kalacaktır.
Erdoğan halkın cumhurbaşkanı olacağım diyerek buna işaret etmektedir. Bu tavır yeni dönemde Türkiye'nin en ihtiyaç duyduğu tavırdır. 2015 seçimlerinden sonra mutlaka ya mecliste yada referandumla partili cumhurbaşkanlığı yasası çıkacaktır. Fakat köşk Cumhurbaşkanı ile partinin ilişkisini mutlaka esnetecektir.
Yeni dönemde bakanlar ağırlıklı olarak meclis dışından atanacaktır. Bu durum icra üzerinde Cumhurbaşkanının ağırlığını artıracaktır. At sahibine göre kişner, Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığının ülkeyi kuşatabilme yeteneğini kullanarak siyasetle halkı daha barışık hale getirebilir. Dışarıdan bakan atama yoluyla da çok daha kaliteli siyasiler oluşturma yolunu kullanmış olabilecektir. Meclisten bakan atamanın şöyle bir handikapı vardır; İş hayatında başarılı olan kariyerinde zirvede olan insanlar siyasete milletvekilliğinden başlamak istememektedir. Bu durumda da bakanlar kurulu oluşurken ülkenin çok daha geniş alandaki yetenekleri hükümetlerde yer alamamaktadır.

Erdoğan Türkiye'de bir çok şeyi yoluna koyduğu gibi cumhurbaşkanlığı siyaset ilişkisini de yoluna koyacaktır. Erdoğan yine bir risk alarak Türkiye'yi ileriye taşımanın gayretindedir. Allah (cc) muvaffak eylesin.

18 Ocak 2014 Cumartesi

Cemaat Mensubu Müslüman Şakirte Sorular

Cemaat mensubu arkadaşlara samimi bir sorum var. Siz gerçekten cemaatin bir kaç yüz savcısı, birkaç bin polis ve bürokratıyla bu devleti devralacaktınız da, İngiliz istihbaratı, Alman vakıfları ortaklı Doğan ve Koçlar ve neoconlar size bu ülkeyi bağımsız bir şekilde yönetme imkanı mı verecekti. Neye dayanıp neye güvenip bunu yapabileceğinizi zannettiniz. Arkanızda yüzde 40-50'lik her an sokağa çıkacak potansiyeli olan bir halk desteğiniz mi var?  Nasıl olacak hangi gücünüzle sizi bugün kullanan servislere direnebileceksiniz? Siz nasıl bir maceradan bahsediyorsunuz bunun farkında mısınız?
Hiç mantıklı değil dikkat edin hiç mantıklı değil. Bu yapılan kalkışmanın dünya tarihinde örneği yoktur. Devralmaya çalıştığınız iktidarı nasıl yöneteceğinizle ilgili bir plan hiç duydunuz mu? Yıkmaya çalıştığınız iktidarın sahipleri sizin varlık sebebiniz olduğunu ağabileriniz çok iyi bilir. Siz zannediyor musunuz ki?  İslamcılar olmasaydı Gülen hareketi Türkiye'de statüko tarafından destek bulacaktı ve her darbe döneminde daha büyüyecekti her iktidar döneminde yol verilen islami cemaat olabilecekti. Türkiye siyasi tarihini biraz bilen herkes Gülen hareketinin siyasal islama karşı devlet tarafından büyütülmeye çalışıldığını bilir.

Hiç mantıklı değil Cemaatin bugünkü kalkışması hiç mantıklı değil. Cemaat için mantıklı olan iktidara baş kaldırmak değil her dönemde yaptığı gibi kendine açılan alan kadar büyümeye çalışmasıydı ki bu iktidar döneminde kendisine fazlasıyla alan açıldı.

Fakat Cemaat iktidarı devirmeyi göze aldı. Allah aşkına mantıklı mı sen bu iktidarı devirince sana ne kalacaktı. Ey saf müslüman şakirt! iyi düşün bu iktidar sahipleri her dönemde olduğu gibi yine bu dönemde de sizin varlık sebebinizdir
Bu iktidardaki ''islamcılar'' olmasa ne eskiden yerli statüko sizin yüzünüze bakardı ne de bugün uluslararası güç merkezleri.
İyi düşünün sizin büyükleriniz bu iktidarı devirip bu güç merkezleriyle Türkiye'yi idare edeceklerini düşünerek bu kalkışma hareketini başlattılar.
Fethullah Gülen'in bir hesabı olabilir ama ey saf müslüman şakirt kimlerle berabersiniz yanındakilere iyi bak! hangi gücünle sen bu ortaklarına direneceksin
Yerden av diye kaptığı kediyi yere bıraktığında avı tarafından parçalanan doğandan daha zayıfsın. Burada CHP-MHP koalisyonundan bahsetmiyoruz. Eğer bir siyasal islami iktidar alternatifi yoksa bu devletin laik dinamikleri için Cemaatin emekliliği gelmiş demektir.

Ergenekon ve Balyoz davalarıyla Hükümetin ve ABD'nin desteğiyle yargılayıp içeri attığınızı düşündüğünüz o askerler o gün ABD karşıtı oldukları için kimse onları sahiplenemedi.
Bugün sizin kafanızdaki iktidar ABD destekli olacak ve artık Ergenekon kafalı şahıslar eskisi gibi ABD karşıtı değil. Bugün onlar, sizin cemaatiniz  ABD destekli diye size ortak gözüyle bakıyorlar.
Yarın Ak Partisiz bir  iktidar durumunda Batılılar için orjinali varken yani gönülden ve doku olarak çok daha batıcı askerler ve yargıçlar varken neden cemaatçilerin yüzüne baksınlar.
Bizim nurcuların en büyük sorunu siyaseti bir türlü öğrenememeleridir. Onun için hesapları hiç tutmuyor. Dostu düşmanı tanımak tevhid dininin en önemli düsturudur. Ve imtihanın en esaslı temelidir. Din bunun üzerine bina edilirse makbul sayılır.
Bağımsız karakterli ,zulme başkaldırma potansiyelli, takiyyeci değil zaruretçi islam anlayışına  siyasal islamcılar denilmiştir. Bugün gelinen noktada bu insanlar Türkiye'de iktidardadır. Batı bir çok sebepten dolayı ihmal ettiği bu gelişme karşısında geç kalmışlığın verdiği acelecilikle birçok hamleyi art arda uygulamaya koymuştur. Cemaat açısından durum şudur;  sonu hesaplanmamış bir arkadan itme şeklinde bir kurtarma operasyonu içerisinde bulmuştur kendini cemaat.
Cemaat mensuplarına şunu hatırlatalım çok değil 1 yıl önceki kendi yayınlarınıza bakın ülke boğulmuyor, ülke sizin de her yerde kazancını yaşadığınız şekilde hızla büyüyor.
Sizi bu ülkenin boğulmakta olduğuna kim ikna etti? Ne değişti boğulan kimse yok . Sizi arkadan iten sizi boğulasınız diye ve belki siz çırpınırken sizi kurtarmak isterken boğulması ön görülen Ak Parti iktidarından kurtulmak isteyenlerin kandırmasına geldiniz iyi düşünün.
Bu kadar çocuğa anlatır gibi anlatmamı mazur görün çünkü böyle anlatılırsa belki anlaşılır.

İstemezükçülere Kalsak Halimiz Ne Olurdu?

  Muhaliflerin devamlı dile getirdikleri yatırımlar gereksiz, yatırımlar yap işlet sistemiyle yapıldı çok pahalıya mal oldu, o köprüye ne ge...