27 Nisan 2019 Cumartesi

YOLSUZLUK VE ADAM KAYIRMA DEDİKODUSU İLE ŞEHİT EDİLEN HZ OSMAN

Zinnureyn olarak adlandırılan, Aşere-i Mübeşşereden kabul edilen Hz Osman, yolsuzluk yaptırdığı, adam kayırdığı iddiasıyla büyüyen dedikoduların etkisiyle sahabenin göz yummasıyla şehit edildi.
Bize diyorlar ki; İlahiyatçı olarak neden bugünlerde ilmi yazıları bıraktın ısrarla siyaset yazıyorsun, neden iktidarı böyle savunuyorsun. Cevabım şu; bu ümmet bu ihmali bir kere yaptı ve öyle olaylar başlarına geldi ki binlercesi canından olduğu gibi Resulullah’ın yaşadığı İslam’a sahih şekilde ulaşabilmek, bu fitne ve kargaşa ortamı yüzünden çok zorlaşmıştır.
Ümmet bu ihmali Hz Osman döneminde yaptı.
Hz Osman dönemi ikiye ayrılır ilk altı sene fetihlerin yapıldığı dönem, ikinci altı sene fetihlerin durması sebebiyle kesilen yüksek gelirler yüzünden başlayan hoşnutsuzluklar dönemi.
Hz Osman varlıklı biriydi, darlık zamanlarında da zenginlik zamanlarında da imtihanını başarıyla vermişti. Zenginliği yanında cömertti
‘’Tebük seferine çıkacak ordunun techiz edilmesine yaptığı katkı; O, bu ordunun yaklaşık üçte birini tek başına techiz etmiştir. Yaptığı yardımın dökümü şöyledir: Gerekli takımlarıyla birlikte dokuz yüz elli deve ve yüz at, bunların süvarilerinin teçhizatı, on bin dinar nakit para’’
Hz Osman zamanında fetihlerle beraber zenginleşme çoğaldı fakat bunun yanında Hz Osman zenginleşmeyi halka yayma konusunda da cömert davranmıştır. HZ ÖMER DÖNEMİNDE SAVAŞLARA KATILMALARINA İZİN VERİLMEYEN BEDEVİLERE HZ OSMAN SAVAŞLARDA YER VERMİŞ VE GELİRLERDEN PAY ALMALARINI SAĞLAMIŞTIR. Tabii onların kısa zamanda zenginleşmeleri GÖSTERİŞE , İSRAFA kaçan örneklerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur.
Hz. Ömer döneminden itibaren maaş dağıtımında Hz. Peygamber’e yakınlık ve İslam’a girişte önceliğin dikkate alınması, servetin belli kişilerin ellerinde birikmesine sebep olmuştu. Bu zenginleşmeye örnek olarak ashabın ileri gelenlerinden Zübeyr b. Avvam öldüğü zaman Medine’de 11, Basra’da 2, Küfe ve Mısır’da birer ev miras olarak bırakmıştır.
Hz Ömer’in gelirleri paylaştırırken dikkate aldığı esas İslama girişte önceliktir. Bunu devletin selameti için gerekli görmüş olmalıdır çünkü devleti öncelikle koruyacak olacak kişilerin, güçlü olmasının gerektiğine inanmasıdır. Hz Osman da vali atamalarında tenkit edildiği husus valilerin kendi YAKINLARI olmasıdır. Bu konuda şöyle demiştir; Kendileri onlardan liyakatli olmadıkları halde bu eleştiriyi yapıyorlar. Hz Osman döneminin valileri fetihler konusunda başarılı olmuşlardır. FÜTUHAT OLABİLECEĞİ EN İYİ ŞEKİLDE yürümüştür. Valileri için İSRAF, ŞIMARIKLIK gibi konularda şikayetler olmakla beraber. İslam devletinin BÜYÜMESİ karşısında sınırlarına dayandıkları büyük devletlere özellikle Bizans’a karşı güvenliklerini sağlayabilmek için İslam Devletinin büyümesi ve ZENGİNLEŞMESİ öncelik taşıyordu. Devletin doğal sınırlarına ulaşması İSLAM DEVLETİNİN BEKASI için şarttı.. Şöyleki SINIRLARIN YANIBAŞINDA İLK FIRSATTA İTTİFAK KURARAK SALDIRIYA GEÇİP İslam Devletini tarihten silecek bir coğrafi/siyasi birlik kurabilecek devletler kalmamalıydı
Örnek olarak
Alim ve fazıl Ebü Musa el-Eşari, Hz. Osman tarafından görevden alınarak, yerine Abdullah b. Amir atandı. İbn Amir vali olduktan sonra derhal doğuda önemli fetih hareketlerine girişti. Hz. Osman döneminde en yoğun fetihler Basra'dan gönderilen ordular tarafından gerçekleştirilmiştir. Onun zamanında gerçekleştirilen bu fetihler sonunda Basra küçük bir ordugâh şehri olmaktan çıkıp körfezin doğusundaki bölgelerin idaresinden sorumlu bir merkez haline geldi.
Müslümanlar Bizans İmparatorluğu tehdidine karşı Bizans’ı batıdan da kuşatmak gerektiğini düşünüyorlardı Hz Osman Kuzey Afrika fethini hızlandırmak Endülüse geçmek hedefiyle Mısır valiliğinde değişiklik yoluna gitti. Mısır Valisi Amr b. el-As'ı azlederek yerine Abdullah İbn Sa'd b. Ebi Serh'i getirdi başarılı savaşlar neticesinde Kuzey Afrika’nın fethi tamamlandı. Muaviye Kıbrıs’ı fethetti, Akdenizde bizansa karşı deniz üstünlüğü kazanıldı.
İslam devleti Kafkasya, Kuzey Afrika, Akdeniz, Hint diyarı, Anadolu sınırı olmak üzere birçok cephede fütuhat yapıyordu bunun doğal sonucu olarak da SAVAŞÇILAR ZENGİNLEŞİYORDU.
Fakat fetihlerden elde edilen ve Müslümanlara dağıtılan malları çok fazla bulan, yaşanılan hayatı LÜKS VE İSRAF HAYATI sayan, BÜYÜK BİNALARIN yapıldığını ve bunların dinlenme yerleri veya misafirhaneler olarak kullanıldığını gören; ama bütün bunların İslam'a ters düştüğüne inananlar vardı.
Kur’an’ın çoğaltılma işini kendisine vermediği ve onu Küfe valiliğinden aldığı için İbn-i Mesud, Mısır valiliğinden aldığı için İbni As, Basra valiliğinden aldığı için Ebu Musa El-Eşari Hz Osman’a KIZGINDI.
Hz Osman tedbir olarak sürgün cezasını kullanırdı.
Kufe valisi el-Velid'e karşı komplolar düzenleyen ve şehirde devamlı karışıklıklar çıkaran Ebu Zeyneb, Ebu'l-Verra', Malik b. el-Eşter ve arkadaşlarını Kufe'den Şam'a sürmüştü. Ebu Zer Ğifari'yi de, Şam'dan Medine'ye çağırmıştı;
Aynı şekilde Hz. Osman, aralarında söz kavgası yapan Ammar b. Yasir ve Abbas h. Utbe b. Ebi Leheb'i CEZALANDIRDI VE VAZİFELERİNDEN ALDI.
Hz Osman, Medine mescidini genişletti; hurma ağaçlarından yapılmış yemekhane kısmını yıktı, yenilenen kısmı nakışlı taşlarla yaptırdı. Halk önce bunu kabul etti, hoş karşıladı, sonra karşı çıktı, TENKİT ETTİ
Bu yapılanlar hep ümmet için gerekliydi ama kendini DIŞLANMIŞ HİSSEDENLER, ZENGİNLEŞMEYİ, LÜKSÜ islam anlayışına aykırı bulanlar ve bütün bu durumları kolaylıkla istismar edip fitne sebebi yapanların gayretiyle muhaliflerin sayısı artıyordu.
FÜTUHATIN DURMASI sonrasında asıl muhalefetin hızlanma ve etkili olma sebebi devletin doğal sınırlarına ulaşması neticesinde DIŞ TEHDİDİN BİTMESİ ve içeride birbirine düşmeleri konusunda rahatlığın ortaya çıkması olmuştur. Dedikodularla büyüyen rahatsız edici durumlardan, herkes kendine göre, beri olduğunu ortaya koymaya çalışıyordu.
Aslında Hz. Ömer, Hz. Osman'ın idaresinden çok daha sert bir idare uygulamıştı. Hz. Osman Kureyş'e Hz Ömer'den daha yakındı; onları seviyor ve onlar tarafından seviliyordu. Hz. Ömer, bütün ashabın davranışlarını murakebe ve muhasebe ediyordu, sahabe serbest olarak dolaşamıyordu. Kendisine ve halka karşı olanlara da son derece sert davranıyordu. İnsanlardan ona kızan pek çok kimse vardı. Hz. Ömer de bazı yenilikler yapmıştı. Oğlu Abdullah şöyle der: "İnsanlar, yaptığı bazı şeyler sebebiyle Osman'ı kötülüyorlar, bunları Ömer yapsaydı onu kötülemezlerdi.”
Bütün bu KÜSKÜNLER, fetihler durunca GELİRLERİ KESİLENLER, valilerin uygulamları ve Hz Osman’ın akrabalarına verdiği görevler yüzünden çıkan DEDİKODULAR Müslümanlar arasına FİTNE SOKMAK İSTEYEN FIRSATÇI ve menfaatçi kimse veya kimseler için fırsat oldu. Seçkin sahabe adına mektuplar yazılıp diğer şehirlere yanlış bilgilendirmeler yapıldı, Mısır valisine, Hz Osman adına mektup gönderten ve hadiseleri alevlendiren hep bu kimseler veya belli çevrelerdi.
Bunlardan birisi etkili NİFAK HAREKETLERİNİN ortaya çıkmasını sağlayan ve tam bir KOMİTACI olan ABDULLAH BİN SEBE'dir. İbn Sebe San’alı bir yahudidir. Hz. Osman döneminde Müslüman olmuş, Hz. Osman’ın halka zulmettiği iddiasını çeşitli şehirlerde yaymıştır. İbn Sebe ve İbn Sebe gibi düşünenler insanları kışkırtmış, devlet ve halife aleyhine isyana yöneltmişlerdir. Bazı müelliflere göre İbn Sebe’nin uzun zamandır hazırladığı komplo Hz. Osman’ın şehit edilmesiyle sonuçlanmıştır. Bazı yorumlara göre ise Abdullah bin Sebe imajıyla Hz. Osman’a karşı muhalefet edenlerin hem sayısı çoğaltılmış, hem de başka başka sebeple şikayeti olanlar ORTAK BİR KİMLİK KAZANMIŞTIR. ''HZ. OSMAN KARŞITLIĞI''
İbn Sebe, samimi kimselerin HAKLI ŞİKAYETLERİNİ kullanarak insanları Hz. Osman'a karşı KIŞKIRTIYORDU. Bir taraftan Hz Osman’ın aleyhine, valilerinin aleyhine TEZVİRATLAR üretip yayarken bir taraftan da hilafetin Hz Ali’nin hakkı olduğu yolunda kışkırtma çalışmaları yürütüyordu. Gelirlerin kesildiği, küskünlerin olduğu, ZENGİNLEŞMENİN getirdiği ŞIMARIKLIKLARIN olduğu ortamda bu FİTNE HAREKETİ ÇOK BÜYÜK ETKİ YAPTI.
İş o hale vardı ki Mısır, Basra ve Kufe’den gelen isyancı grubun Hz Osman’ın evini sardığı günlerde Medine’de yaşayan ashabın ileri gelenleri bu durumu İZLEMEKLE YETİNDİ.
Muhasara günlerinde Hz. Ali’nin, “Adam öldürülmek üzere, niçin yardım etmiyorsun?” şeklindeki sorusuna Hz. Talha şöyle cevap vermiştir; “Vallahi Ümeyye Oğulları aldıkları HAKLARI GERİ VERİNCEYE KADAR YARDIM YOK”
Zübeyr b. Avvam Hz. Osman’ın ölümüne şahit olmamak için, Mekke’ye doğru yola çıkmıştır. Muğire b. Şube ve Üsame b. Zeyd, Hz. Ali’ye, “Bu adam KESİNLİKLE ÖLDÜRÜLECEK, Medine’den çık… Aksi halde olay senin üzerine kalabilir.” demişlerdir.
Hz. Osman valilerinden yardım talebinde bulunmak için mektuplar gönderdi ,mektuplarda şu cümleler bulunmaktadır: “DELİLSİZ ŞEYLER YAYDILAR. Razı olmadıkları yöneticileri KENDİLERİ DAHA LİYAKATLİ OLMADIKLARI HALDE AYIPLADILAR. Senelerce sabrettim. Rasülullah’ın komşuluğuna rağmen bize hücum ettiler… Hendek savaşındaki hiziplere veya Uhud’da BİZİMLE SAVAŞANLARA BENZİYORLAR. İmkânı olan bana yardıma gelsin
Neticede ilk kuşatmada ikna edilip geri gönderilen isyancılar, fitne şebekesinin başarılı bir sahte gizli mektup çalışmasıyla geri döndü ve Medine’de en az 10.000 sahabinin bulunduğu bir anda Halife feci bir şekilde öldürüldü, evi ve beytülmal yağmalanmış, katledildiği gün Mescidi Nebi’de namaz kılınamamıştı.
Fitnecileri hedefine ulaştıran meşhur mektup Muhammed b. Ebi Bekir ve beraberindekiler hakkında halife tarafından yazıldığı iddia edilen mektuptur. Mektupla ilgili rivayetler şöyle özetlenebilir: Hz. Osman, sahabenin de aracılığıyla, Muhammed b. Ebi Bekir’i Mısır’a vali olarak tayin etmiştir. Muhammed b. Ebi Bekir görevi eski validen devralmak üzere beraberindeki heyetle yola çıktıklarında Hz. Osman’ın bir kölesi, Yine Hz. Osman’ın bir devesinde yolculuk ederken bir mektupla yakalanmıştır. Mektupta şu andaki Mısır valisine hitaben şu cümlenin olduğu rivayetten anlaşılmaktadır: “Osman’a karşı muhalif olan falan falanı öldür ey Abdullah b. Sad.
”Bunun üzerine, aynı günlerde Medine’den ayrılan, halife tarafından ikna edilmiş Basra, Küfe ve Mısır’lı muhalifler, “sanki sözleşmiş gibi” Medine’ye geri dönmüşlerdir. Tekrar Medine’ye dönen Muhammed b. Ebi Bekir, mektubu Mescid-i Nebi’de halkın içerisinde okumuştur. Halkın halifeye karşı kızgınlığı artmış, bu mektup üzerine; Hz. Osman,
mektubu YAZMADIĞINI, yazdırmadığını, mührün kopya, yazının taklit ve devenin çalıntı olduğunu sahabenin huzurunda YEMİN EDEREK BELİRTMESİNE RAĞMEN, muhalifler ikna olmamıştır. Bunun üzerine halifenin kâtibi Mervan b. Hakem mektubu Halifenin bilgisi olmaksızın onun adına yazmakla suçlanmıştır.
Birinci durumda halife KOMPLO HAZIRLAMAKLA, ikinci durumda ise iktidarda ACZİYETİYLE itham edilmiştir. Yani suçlamayı herkes kafasına koymuş durumdadır illa bir SEBEP bulunacaktır.
Burada dikkat edilirse Hz Osman’ın YEMİNİNE BİLE İTİBAR EDİLMEMİŞTİR. Halbuki bu Hz Osman Resulullah’ın (as) art arda iki kızıyla evlenmiş onların erken ölümünden sonra üçüncü kızım olsa yine Osman’a verirdim methine mazhar olmuştur. İnfak konusundaki zirve cömertiliğini zikretmiştik. Hz Osman Hz Ömer’in tayin ettiği şura tarafından halife seçilmişti. Fakat gelişmeler, DEDİKODULAR, FİTNE ÇALIŞMALARI 12 yıl önce içlerinde bu GÖREVE EN LAYIK KİŞİ GÖRDÜKLERİ Hz Osman’ın şimdi yeminine itibar etmeyecek duruma getirmişti onları.
Hz Osman’ın yanlış yaptığı nedir diye bakıldığında yapılan değerlendirmelerde MERVAN BİN HAKEM konusu öne çıkmaktadır. Mervan Hz Osman’ın amcası Hakem’in oğludur. Hakem b Ebü-l As Resulullah (as) tarafından bazı olumsuz davranışları yüzünden Taif’e sürgüne gönderilmişti. Mervan hicretin 2. senesinde doğduğu dikkate alınırsa küçük çocuktu sürgün edildiklerinde. Hz Ebu Bekir ve Hz Ömer bütün tavassut girişimlerine rağmen Hakem’in sürgünden dönmesine izin vermediler. Hz Osman Resulullah’tan söz aldığını beyan ederek Hakem’in Medineye dönmesine izin verdi ve yirmi yaşlarında olan Mervan’a DEVLET KATİPLİĞİ görevi verdi.
Bu durum devamlı Hz Osman’ın KINANMASINA sebep oldu. Ümeyye ailesinden olan bütün valilerin yaptığı hatalar, onlar aleyhine yapılan dedikodular aynı aileden olan Mervan’ı devlet merkezinde ŞİKAYETİN MERKEZİ DURUMUNA getiriyordu. En son Hz Osman’ın ÖLÜMÜNE SEBEP OLAN mektup olayı MERVAN'DAN BİLİNDİ. Hz Osman’dan istenenler arasında Mervan’ın öldürülmesi vardı. Mervan bu mektup suçunu kabul etmemişti. Hz Osman Mervan’a inanmış olacak ki onun öldürülmesini kabul etmedi. Neticede suçlu olmadığına inandığı birinin fitne dursun diye öldürülmesine razı olamazdı.
Hz Osman’ın bütün bu olaylar olurken GÖZARDI ETTİĞİ şey insanların olayları NASIL ALGILADIĞIYDI. Mervan baştan beri İSTENMEYEN kişiydi, ortaya çıkacak her olumsuz şey ona YAKIŞTIRILABİLİRDİ, Hz Osman onu savunmak durumunda kaldığı her durumda tepkileri artırdı.
BUNUN DIŞINDA BÜTÜN TEPKİLERİ Hz Osman görüşmeler yaparak, şikayet edilen valilere müfettişler göndererek idare ediyordu. Hz Osman bütün iddiaları cevapladığı konuşmasının sonunda ‘’Kim bende hakkı olduğunu söylüyorsa veya kim zulmedilmiş olduğunu iddia ediyorsa, işte ben buradayım; isterse hakkını alır, isterse bağışlar. Bu sözler üzerine insanlar şimdilik razı olmuştular.
Fakat insanlarda var olan ASABİYET/AKRABALIK hassasiyeti karşı tarafta kıskançlığı da zirveye çıkarıyor. Başkalarına yapılan ihsan veya korumacılık akrabaya yapıldığında TAHAMMÜL EDİLEMİYOR.
İsyancıların ölüm emrini içeren sahte mektup bu kızgınlık duygusu ile Mervan’a YAKIŞTIRILDI. Bu devlet katibi Mervan dışında başkası olsaydı belki yeminli ifadesiyle ve Hz Osman’ın kefaletiyle kurtulabilirdi ama konu Mervan olunca bu FIRSATI MUHALİFLER DEĞERLENDİRDİ ve Hz Osman’ın öldürülmesine giden yolu açtı.
Ashabın KAYITSIZLIĞI ile ölüme giden Hz Osman için ölümünden sonra bir kişi bile yaptığı işlerden dolayı Osman ÖLÜMÜ HAK ETTİ DİYEMEDİ. Bu kayıtsız kalan büyük sahabiler Hz Osman’ın katillerine ceza verilmedi diye bu sefer Hz Ali’ye isyan ettiler. Cemel savaşında binlerce müslüman öldü, ardından Sıffin savaşı oldu MEDİNE'NİN ÖDEYECEĞİ BEDEL BUNUNLA DA KALMADI. Yezid Medine üzerine akrabalarını korumak için gönderdiği ordu Harre vakası denen faciayı meydana getirdi.
Yezid 12 bin kişilik bir orduyu Medine üzerine gönderdi. Emevi ordusu içinde ittifak yaptığı Bizanslı askerlerde bulunmaktaydı.
Yezid’in talimatıyla, Medine üç gün boyunca yağmalandı
80 civarında sahabi öldü, başları kesildi, Şam’a gönderildi. Genç kızlara ve kadınlara tecavüzler yapıldı. Yaşlı, genç, çocuk demeden binlerce Müslüman katledildi. Genç kızlar cariye, genç erkekler köle olarak alındı. Evler ve iş yerleri yağmalandı. Evler ve mescidlerde bulunan önemli belgeler yakıldı. Üçüncü günden sonra öldürmedikleri Medine halkını meydanlarda toplayarak “Yezid’in kulu ve kölesi” olarak halifeye itaat edeceklerine dair bağlılık sözü istendi. Bazı Müslümanlar önceki halifelere yaptıkları gibi “Allah’ın kitabı ve O’nun elçisinin sünneti üzere bağlı kalacağım” diye yemin edince bunlar da halkın gözleri önünde katledildi. Baskı ile “Yezid’in kulu ve kölesi” olduklarını kabul edenler bağışlandı. Tecavüze uğrayan kadınların doğurduğu çocuklara “harre çocukları” denmiştir.
Müslümanların birbirini katletmesi üzerinden İTİKADİ TARTIŞMALAR çıktı bu başka AYRILIKLARA sebep oldu. Saltanat geldiği için her türlü baskı arttı, zindana düşmeyen mezhep imamı kalmadı. Bütün bu sıkıntıların başlamasının sebebi YOLSUZLUK YAPILMASINA GÖZ YUMDU VE ADAM KAYIRDI DEDİKODULARI Hz Osman’ın öldürülmesine GÖZ YUMMAKTI.




Bu Yazıda
Prof Dr Sabri Hizmetli ''Tarihî Rivâyetlere Göre Hz. Osman'ın Öldürülmesi'' Makalesi ve
Doç Dr. Halis DEMİR ''Meşruiyet Açısından Hz. Osman’ın Öldürülmesinin İncelenmesi'' Makalesinden alıntılanan bölümler vardır.

Hiç yorum yok:

İstemezükçülere Kalsak Halimiz Ne Olurdu?

  Muhaliflerin devamlı dile getirdikleri yatırımlar gereksiz, yatırımlar yap işlet sistemiyle yapıldı çok pahalıya mal oldu, o köprüye ne ge...