İnancı sorgulayan birinin sorularına vermeye çalıştığımız cevaplar;
----------------------------
Arkadaşlar seviyeli bir şekilde sorularımı cevaplayan bilgili arkadaşlarım varmı
1.kuranı kerimin değiştirilmediğine nasıl inanabilirim
2.değiştirilmediğini varsayarsak İncil zebur ve tevrat,kuranı kerim gibi korunsaydı insanlar sadece yaptığı günahlara göre yargılanacaktı ve bu daha mantıklı olacaktı mucizelerle dolu dinimizde neden kuranı kerim korunduğu gibi diğer 3 kitap korunmadı hristiyan yahudi doğan biri ne kadarda da iyi olsa ataları kitabı koruyamadığından 1-0 geride başlayacak ve çoğu müslüman gibi diğer dinleri sorgulamadığından dünyaya müslümanlık haricinde bir dinden gelip gideceği için cehenneme gidileceği söyleniyor
3.dünyayı bir sınav olarak göz önünde bulundurduğumuzda sınava hangi kul başvru yaptı ? Yani herşey yüce allahın yarattığı şeytanla inatlaşmasından başladıysa çok saçma geliyor bana koskoca allah şeytanın kibirine savaş açtı ve milyarlarca kul bu davaya ortak olup tarafını seçerek ödüllendirilecek veya cezalandıralacak.oyuna benziyor bir nevi oyuna bot atıp izlemek gibi
4.ve ona inanmadığımız için neden cezalandırılıyoruzki siz hiç bir insanı size inanmadığı için ona işkence uygularmısınız bu benimce kibire girmezmi(bana inanmadın hahaha gel buraya yakacam seni)
5.küçük yaşta ölen bebekler sınava girmeden geçiyor nereye gideceği belli değil ama cennete gittiğini var sayarsak haksızlık olur hiçbiryere gitmez ise daha haksızlık olur cenneti kazanabilirdim der kendince.
Not:ateist değilim inanıyorum korkuyorum ama cahilim sorgulamak istiyorum şirk sayılırmı bilmem ama hiç olmazsa yobaz değilim körü körüne neden inanırkı bir insan.
-------------------
Cevaplar;
Öncelikle insan var olmayı seçen bir varlıktır.
İnsana yokluk halindeyken seni var edelim mi, ama var edersek seni bir imtihana tabi tutacağız dense hayır ben yokluğu tercih ediyorum demeyeceğini her insan kendinden bilir. Bunun aksini iddia eden bu tartışmanın tarafı olmayı da hak etmeyecek meraksız bir kişidir. Onunla meşgul olamayız.
Şeytan/İblis ilk imtihanı kaybedenlerdendir biz bugün başka imtihanı kaybeden şeytanların da vesveselerine muhatabız. İlk şeytan imtihanı kaybetmemiş olsaydı bile bugün cinlerden ve insanlardan (Nas Suresi 5-6) olan vesvesecilerin etkisi altında olmamız imtihanın gereği olarak devam edecekti.
Bugün keşfedildiği kadarıyla Allah dünyada yaşamış ve yaşamakta olan her insan başına bir trilyondan fazla yıldız yaratmış. Bir o kadar da yeryüzünde canlı türleri yaratmış ve bunlardan daha büyük nimet olarak özgür iradeyi yaratmıştır.
Bu özgür irade çalışsın diye kötülüklerin de yaratılmasını üstlenmiştir. Yani mesela bir insan küçük bir çocuğa kötülük ediyor ve sonra çocuğu öldürüyor. Ve sistem gereği Allah bunu da yaratıyor.
İnsanın varlığının , özgür iradeli olmasının ne kadar ağır bir bedeli olduğu anlaşılıyor mu?
Ve Kur’an inanmayanlara azap edeceğim derken aslında ayetler incelenirse şu görülecektir. Bu inanmayanlar aslında başka insanların inanmasını engelleyen insanlardır. Allah kulunu yaratıyor, ona özgür irade veriyor sonra onu doğru yola sevk edip mükafatlandırmak istiyor ama birileri çıkıp o insanla Allah’ın arasına girip bu sistemi engelliyor, belki ayartıyor, korkutuyor ve diğer insanı mahrum bırakıyor.
Aslında Allah, kendisi için değil diğer insanların önünü kesmemesi için bu inanmayanları tehdit ediyor.
İkinci aşama;
Kur’an-ı Kerim ve diğer vahyedilen kitaplar sadece bir hatırlatmadır.
Kur’an’dan benim anladığım imtihan sistemi şöyle çalışıyor.
Öncelikle her insanın fıtratına anne karnındaki oluşma sürecinde Yaratıcı inancı kodlanıyor.
Bu duyguyu her insan tecrübe eder, mutlaka bir yaratıcıya inanmak ister bu inanma isteği filozofların da umumiyetle katıldığı bir görüştür.
A’raf 172/ Senin rabbin, her ne zaman Ademoğullarının sulblerinden onların soylarını çıkaracak olsa, onları kendileri hakkında tanıklık etmeye çağırır: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Onlar, cevaben: "Elbette!" derler, "Buna tanıklık ederiz!" (Bunu, böylece hatırlatıyoruz ki) Kıyamet Gününde, "Doğrusu, bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz,
Her insan yaratıcıya inanma ihtiyacı hisseder, onu bulmayı, onun varlığının ona güven duygusu vermesini arzu eder. Bu fıtri duygu ona aynı zamanda bir vicdan yükler. Yaratıcı karşısında kul olma bilinci, insana, diğer yaratılmışlara karşı sorumluluk duygusu yükler. İnsanlar tarih boyunca yaratıcıyı memnun etmek istemiş, ona kurbanlar adamış ve diğer insanlara iyilik yapmanın gerekli olduğunu hep bilmiştir. Bu bütün dinlerde, pagan dinlerinde de yer bulan bir inançtır. Bu zorunlu bir duygu olarak insandan taşar. İnsanlar yine tarih boyunca, yaratıcıya inanma konusunda da diğer insanlara iyi davranmanın gerektiği konusunda da hiç ihtilaf etmemiştir evet şirke düşmüştür çoğu zaman yanlış şeylere tanrı demiştir ama tanrısız kalmamıştır. Tanrı tanımazlık çok azınlıkta kalan bir tercihtir. Diğer insanlara kötülük etmeyi normal karşılayan bunu icra etmeyi de istekle yapan ( seri katiller gibi) insanlar da vardır ama onlar da tanrı tanımazlar gibi çok azınlıktadır.
Tevhid dini sistemi şöyle işliyor A’raf 172’de beyan edildiği gibi bu inanç insana kodlanıyor. İnsan, hayatını aslında bu istikamette yürütebilecek kabiliyete sahiptir. Ancak Allah bunun yanında hatırlatıcılar olarak elçiler ve kitaplar gönderiyor. İmtihan iki boyutta devam ediyor.
İsra 15/ Her kim ki doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi iyiliği için yapmış olacaktır. Ve her kim ki yoldan saparsa, bu kendi kötülüğüne olacaktır; kimse kimsenin yükünü taşıyacak değildir. Ayrıca, Biz, (kendilerine) bir elçi göndermeden (yaptığı yanlışlardan ötürü hiçbir topluma) azap etmeyiz.
1- Kendisine bir elçi, hatırlatıcı Allah’ın uyarılarını hatırlatıyor ve imtihan bunlara uymayı da kapsıyor.
2- Kendisine Allah’ın uyarılarını tebliğ eden bir hatırlatıcı ulaşmıyor. Bu azapla muhatap değil ama fıtratına uygun yaşarsa kendine iyilik yapmış olacak mutlu bir hayat sürecek ve öteki dünyada mükafatını görecek, fıtratına uygun davranmazsa bu dünyası kötü geçecek ama öteki dünyada azaba uğratılmayacak.
Bu konu Kur’an’da açık geçmiyor ama bir elçiyle muhatap olmadığı için azaba uğramayacak olan insanlarla, bebek iken ölen insanlar aynı kategoride değerlendirilebilir.
Bunlar, Allah’ın özgür iradeli, sorumlu varlıklar yaratma projesinin zorunlu elemanlarıdır. Çünkü özgür iradeli insan kötülük yapacak nesli ve tabiatı bozacak ölümlere sebebiyet verecektir. Bu olmadan özgür iradenin tecrübe edilmesi mümkün olmayacaktır. Her insana tebliğin ulaştırılması inanan insanların görevidir fakat insanlar bunu yerine getirmeyeceği durumlar da olacaktır. Bu yüzden bu sistemin doğal elemanları olarak bu insanların cennetle ödüllendirilmeleri haksızlık olarak görülmemelidir.
Kitapların değiştirilmesi bozulması mevzusu
Kur’an’da Tevrat da zikir olarak anılır. Yani ‘’hatırlatma’’ aynı şekilde Kur’an’ın bir adı da zikirdir.
Enbiya 105/ Asra andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık.
Tevrat’ın hatırlatma kabiliyeti devamlı gönderilen elçilerle ve yeni vahiylerle sağlanmıştır. Biz şöyle inanıyoruz Kur’an geldiği güne kadar dünyanın her tarafına belki her kabileye bir elçi gönderilmiştir. Bir sebeple yani elçilerini öldürmeleri veya insanlar tarafından bir çeşit engellenmeleri sebebiyle elçiden mahrum kalmış insanlar da olabilmiştir. Yani Tevrat’ın ve diğer kitapların bozulmuş olmaları o dönemin insanlarını elçilerden, hatırlatıcılardan mahrum etmemiştir.
Diğer taraftan kitaplardaki bozulma esas uyarıyı da çoğu zaman engellemez. İnsanın fıtratında olana en küçük hatırlatma yetecektir. İnsan fıtratının kabiliyet kudreti, kendisine gelen vahiy kaynaklı olduğu iddia edilen bilginin içinden tevhidi söküp çıkarmaya yeterlidir. Hatırlatma kaynaklarının birilerinin yorumlarıyla bozulması imtihan sisteminin içinde olan, her zaman ve şartta karşılaşılacak bir komplikasyondur.
Bu bugün Kur’an için de geçerlidir. Kur’an’ın gelen kültürle bazı ayetlerinin yanlış anlamlandırıldığı vakidir. Fakat görülmektedir ki tevhid bilincine eren kişiler bunu fark edip aslının peşine düşmektedir.
Kur’an’ın korunmuş olması bozulmamış olmasının delili nedir?
Kur’an’ın korunması konusundaki ayet
Hicr 9/ Şüphesiz o Zikr’i biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.
Bu ayette zikir kelimesi kullanılıyor. Yani bu Kitab’ın uyarıcı/hatırlatıcı mesaj olmasını biz koruyacağız.
Bize Kur’an neyi hatırlatıyor?
-Tevhidi.
Bu mesajı Kur’an’dan alabilmek için Kur’an’ın bir suresi bile yeterlidir. Kur’an ile muhatap olan kişi onda fıtratının yansımasını bulmuş olmalıdır. Kur’an’ın kendisine yanlış anlatılmasını düzeltecek olan bu defa kendi fıtratıdır. İşte devam eden imtihan budur.
Bugün bütün insanlara elçi gelmiş sayılır mı diye sorulursa; Bugün insanlara ulaşacak elçiler inananlardır. Bugün elçi ulaşmayan (yani doğru şekilde anlatılmış Kur’an’ın tevhid anlayışı) insanlar yine bu yüzden elçi ulaşmamış insanlar kategorisinde sayılacaktır.
İnancı sorgulayan birinin sorularına vermeye çalıştığımız cevaplar;
----------------------------
Arkadaşlar seviyeli bir şekilde sorularımı cevaplayan bilgili arkadaşlarım varmı
1.kuranı kerimin değiştirilmediğine nasıl inanabilirim
2.değiştirilmediğini varsayarsak İncil zebur ve tevrat,kuranı kerim gibi korunsaydı insanlar sadece yaptığı günahlara göre yargılanacaktı ve bu daha mantıklı olacaktı mucizelerle dolu dinimizde neden kuranı kerim korunduğu gibi diğer 3 kitap korunmadı hristiyan yahudi doğan biri ne kadarda da iyi olsa ataları kitabı koruyamadığından 1-0 geride başlayacak ve çoğu müslüman gibi diğer dinleri sorgulamadığından dünyaya müslümanlık haricinde bir dinden gelip gideceği için cehenneme gidileceği söyleniyor
3.dünyayı bir sınav olarak göz önünde bulundurduğumuzda sınava hangi kul başvru yaptı ? Yani herşey yüce allahın yarattığı şeytanla inatlaşmasından başladıysa çok saçma geliyor bana koskoca allah şeytanın kibirine savaş açtı ve milyarlarca kul bu davaya ortak olup tarafını seçerek ödüllendirilecek veya cezalandıralacak.oyuna benziyor bir nevi oyuna bot atıp izlemek gibi
4.ve ona inanmadığımız için neden cezalandırılıyoruzki siz hiç bir insanı size inanmadığı için ona işkence uygularmısınız bu benimce kibire girmezmi(bana inanmadın hahaha gel buraya yakacam seni)
5.küçük yaşta ölen bebekler sınava girmeden geçiyor nereye gideceği belli değil ama cennete gittiğini var sayarsak haksızlık olur hiçbiryere gitmez ise daha haksızlık olur cenneti kazanabilirdim der kendince.
Not:ateist değilim inanıyorum korkuyorum ama cahilim sorgulamak istiyorum şirk sayılırmı bilmem ama hiç olmazsa yobaz değilim körü körüne neden inanırkı bir insan.
-------------------
Cevaplar;
Öncelikle insan var olmayı seçen bir varlıktır.
İnsana yokluk halindeyken seni var edelim mi, ama var edersek seni bir imtihana tabi tutacağız dense hayır ben yokluğu tercih ediyorum demeyeceğini her insan kendinden bilir. Bunun aksini iddia eden bu tartışmanın tarafı olmayı da hak etmeyecek meraksız bir kişidir. Onunla meşgul olamayız.
Şeytan/İblis ilk imtihanı kaybedenlerdendir biz bugün başka imtihanı kaybeden şeytanların da vesveselerine muhatabız. İlk şeytan imtihanı kaybetmemiş olsaydı bile bugün cinlerden ve insanlardan (Nas Suresi 5-6) olan vesvesecilerin etkisi altında olmamız imtihanın gereği olarak devam edecekti.
Bugün keşfedildiği kadarıyla Allah dünyada yaşamış ve yaşamakta olan her insan başına bir trilyondan fazla yıldız yaratmış. Bir o kadar da yeryüzünde canlı türleri yaratmış ve bunlardan daha büyük nimet olarak özgür iradeyi yaratmıştır.
Bu özgür irade çalışsın diye kötülüklerin de yaratılmasını üstlenmiştir. Yani mesela bir insan küçük bir çocuğa kötülük ediyor ve sonra çocuğu öldürüyor. Ve sistem gereği Allah bunu da yaratıyor.
İnsanın varlığının , özgür iradeli olmasının ne kadar ağır bir bedeli olduğu anlaşılıyor mu?
Ve Kur’an inanmayanlara azap edeceğim derken aslında ayetler incelenirse şu görülecektir. Bu inanmayanlar aslında başka insanların inanmasını engelleyen insanlardır. Allah kulunu yaratıyor, ona özgür irade veriyor sonra onu doğru yola sevk edip mükafatlandırmak istiyor ama birileri çıkıp o insanla Allah’ın arasına girip bu sistemi engelliyor, belki ayartıyor, korkutuyor ve diğer insanı mahrum bırakıyor.
Aslında Allah, kendisi için değil diğer insanların önünü kesmemesi için bu inanmayanları tehdit ediyor.
İkinci aşama;
Kur’an-ı Kerim ve diğer vahyedilen kitaplar sadece bir hatırlatmadır.
Kur’an’dan benim anladığım imtihan sistemi şöyle çalışıyor.
Öncelikle her insanın fıtratına anne karnındaki oluşma sürecinde Yaratıcı inancı kodlanıyor.
Bu duyguyu her insan tecrübe eder, mutlaka bir yaratıcıya inanmak ister bu inanma isteği filozofların da umumiyetle katıldığı bir görüştür.
A’raf 172/ Senin rabbin, her ne zaman Ademoğullarının sulblerinden onların soylarını çıkaracak olsa, onları kendileri hakkında tanıklık etmeye çağırır: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" Onlar, cevaben: "Elbette!" derler, "Buna tanıklık ederiz!" (Bunu, böylece hatırlatıyoruz ki) Kıyamet Gününde, "Doğrusu, bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz,
Her insan yaratıcıya inanma ihtiyacı hisseder, onu bulmayı, onun varlığının ona güven duygusu vermesini arzu eder. Bu fıtri duygu ona aynı zamanda bir vicdan yükler. Yaratıcı karşısında kul olma bilinci, insana, diğer yaratılmışlara karşı sorumluluk duygusu yükler. İnsanlar tarih boyunca yaratıcıyı memnun etmek istemiş, ona kurbanlar adamış ve diğer insanlara iyilik yapmanın gerekli olduğunu hep bilmiştir. Bu bütün dinlerde, pagan dinlerinde de yer bulan bir inançtır. Bu zorunlu bir duygu olarak insandan taşar. İnsanlar yine tarih boyunca, yaratıcıya inanma konusunda da diğer insanlara iyi davranmanın gerektiği konusunda da hiç ihtilaf etmemiştir evet şirke düşmüştür çoğu zaman yanlış şeylere tanrı demiştir ama tanrısız kalmamıştır. Tanrı tanımazlık çok azınlıkta kalan bir tercihtir. Diğer insanlara kötülük etmeyi normal karşılayan bunu icra etmeyi de istekle yapan ( seri katiller gibi) insanlar da vardır ama onlar da tanrı tanımazlar gibi çok azınlıktadır.
Tevhid dini sistemi şöyle işliyor A’raf 172’de beyan edildiği gibi bu inanç insana kodlanıyor. İnsan, hayatını aslında bu istikamette yürütebilecek kabiliyete sahiptir. Ancak Allah bunun yanında hatırlatıcılar olarak elçiler ve kitaplar gönderiyor. İmtihan iki boyutta devam ediyor.
İsra 15/ Her kim ki doğru yolu izlemeyi seçerse, bunu kendi iyiliği için yapmış olacaktır. Ve her kim ki yoldan saparsa, bu kendi kötülüğüne olacaktır; kimse kimsenin yükünü taşıyacak değildir. Ayrıca, Biz, (kendilerine) bir elçi göndermeden (yaptığı yanlışlardan ötürü hiçbir topluma) azap etmeyiz.
1- Kendisine bir elçi, hatırlatıcı Allah’ın uyarılarını hatırlatıyor ve imtihan bunlara uymayı da kapsıyor.
2- Kendisine Allah’ın uyarılarını tebliğ eden bir hatırlatıcı ulaşmıyor. Bu azapla muhatap değil ama fıtratına uygun yaşarsa kendine iyilik yapmış olacak mutlu bir hayat sürecek ve öteki dünyada mükafatını görecek, fıtratına uygun davranmazsa bu dünyası kötü geçecek ama öteki dünyada azaba uğratılmayacak.
Bu konu Kur’an’da açık geçmiyor ama bir elçiyle muhatap olmadığı için azaba uğramayacak olan insanlarla, bebek iken ölen insanlar aynı kategoride değerlendirilebilir.
Bunlar, Allah’ın özgür iradeli, sorumlu varlıklar yaratma projesinin zorunlu elemanlarıdır. Çünkü özgür iradeli insan kötülük yapacak nesli ve tabiatı bozacak ölümlere sebebiyet verecektir. Bu olmadan özgür iradenin tecrübe edilmesi mümkün olmayacaktır. Her insana tebliğin ulaştırılması inanan insanların görevidir fakat insanlar bunu yerine getirmeyeceği durumlar da olacaktır. Bu yüzden bu sistemin doğal elemanları olarak bu insanların cennetle ödüllendirilmeleri haksızlık olarak görülmemelidir.
Kitapların değiştirilmesi bozulması mevzusu
Kur’an’da Tevrat da zikir olarak anılır. Yani ‘’hatırlatma’’ aynı şekilde Kur’an’ın bir adı da zikirdir.
Enbiya 105/ Asra andolsun, Zikir’den (Tevrat’tan) sonra Zebûr’da da, “Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır” diye yazmıştık.
Tevrat’ın hatırlatma kabiliyeti devamlı gönderilen elçilerle ve yeni vahiylerle sağlanmıştır. Biz şöyle inanıyoruz Kur’an geldiği güne kadar dünyanın her tarafına belki her kabileye bir elçi gönderilmiştir. Bir sebeple yani elçilerini öldürmeleri veya insanlar tarafından bir çeşit engellenmeleri sebebiyle elçiden mahrum kalmış insanlar da olabilmiştir. Yani Tevrat’ın ve diğer kitapların bozulmuş olmaları o dönemin insanlarını elçilerden, hatırlatıcılardan mahrum etmemiştir.
Diğer taraftan kitaplardaki bozulma esas uyarıyı da çoğu zaman engellemez. İnsanın fıtratında olana en küçük hatırlatma yetecektir. İnsan fıtratının kabiliyet kudreti, kendisine gelen vahiy kaynaklı olduğu iddia edilen bilginin içinden tevhidi söküp çıkarmaya yeterlidir. Hatırlatma kaynaklarının birilerinin yorumlarıyla bozulması imtihan sisteminin içinde olan, her zaman ve şartta karşılaşılacak bir komplikasyondur.
Bu bugün Kur’an için de geçerlidir. Kur’an’ın gelen kültürle bazı ayetlerinin yanlış anlamlandırıldığı vakidir. Fakat görülmektedir ki tevhid bilincine eren kişiler bunu fark edip aslının peşine düşmektedir.
Kur’an’ın korunmuş olması bozulmamış olmasının delili nedir?
Kur’an’ın korunması konusundaki ayet
Hicr 9/ Şüphesiz o Zikr’i biz indirdik biz! Onun koruyucusu da elbette biziz.
Bu ayette zikir kelimesi kullanılıyor. Yani bu Kitab’ın uyarıcı/hatırlatıcı mesaj olmasını biz koruyacağız.
Bize Kur’an neyi hatırlatıyor?
-Tevhidi.
Bu mesajı Kur’an’dan alabilmek için Kur’an’ın bir suresi bile yeterlidir. Kur’an ile muhatap olan kişi onda fıtratının yansımasını bulmuş olmalıdır. Kur’an’ın kendisine yanlış anlatılmasını düzeltecek olan bu defa kendi fıtratıdır. İşte devam eden imtihan budur.
Bugün bütün insanlara elçi gelmiş sayılır mı diye sorulursa; Bugün insanlara ulaşacak elçiler inananlardır. Bugün elçi ulaşmayan (yani doğru şekilde anlatılmış Kur’an’ın tevhid anlayışı) insanlar yine bu yüzden elçi ulaşmamış insanlar kategorisinde sayılacaktır.