21 Ocak 2019 Pazartesi

Ehl-i Sünnet Akaidi Hadis Usulü Alimlerini Bağlamıyor mu?


Hadis Usulü alimlerinin cerh ve ta’dil konusunda çok hassas davrandığı bilinir fakat Sahabe’yi bu konuda ayrı tutar ve Sahabe’nin tamamını adil sayarlar. Ravinin adil olması demek, rivayet ettiği hadis konusunda yalan söylemez, yanlış yapmaz, unutmaz. Dolayısıyla Sahabe'nin rivayet ettiği her hadis alınır. Sahabi bu hadisi bizzat Resulullah’tan duymamış da olabilir, hangi sahabiden bunu duyduğunu söylemesi bile gerekmez çünkü sahabenin tümü güvenilirdir, hadis usulüne göre adildir.
Sahabenin tümünün adil olduğu konusu bir araştırmanın bir tespitin konusu değil bir kabuldür yani bir inanç konusudur. Dolayısıyla kelam ilminin konusudur, akaid kitaplarında yer bulmalıdır.
Peki akaid kitaplarında bu konu nasıl geçiyor?
Sadece Resul ve Nebiler büyük günahtan korunmuşlardır. Şayet böyle olmasalardı, yalan söyleme ihtimalleri tamemen ortadan kalkmış olmazdı. Fakat bunlar bile küçük hatalardan korunmuş değildirler. (İmam-ı Mâtürîdî, Kitâbü’t-Tevhîd)
İmamın dikkat çektiği nokta; peygamberlerin getirdiklerinin doğru olması için korunmuş olmaları gerektiği aksi halde neye göre onların yalan söylememiş olduğunu kabul edecektik. Yani tutarlı olmak için buna inanmak şarttır diyor.
Sahebe için böyle bir itikad esasımız yok, Sahabe arasında çıkan ihtilaflar ve çatışmalar yüzünden sonraki dönemde taraflar bunun çok tartışmasını yapmış Sahabe’yi ta’n etmek yaygınlaştığı için hemen hemen her akaid kitabında buna bölüm ayrılmış ve Sahabe’yi ta’nın doğru olmadığı belirtilmiş fakat korunmuş oldukları şeklinde bir itikad esası zikredilmemiştir.
Sahabe-i Kiram’ı ancak hayırla anarız. Tenkit ve takbih edemeyiz. (Nesefi)
Biz Resul-i Ekrem’in ashabını severiz. Ama birini sevmekte de aşırıya gitmeyiz. Hiçbirini de günahsız saymayız. (Akidet’üt-Tahâviye)
Hadis Usulü alimlerinin Ehl-i Sünnet akaidine uymayarak yeni bir itikad esası üretmeleri nasıl açıklanabilir?

16 Ocak 2019 Çarşamba

Hadis Usulü İlmi, Bilimsel Disipline Bağlı Kalmış mıdır?


Hadis Usulü İlmi, bir disiplin olarak çok emek verilen, hassas kuralları olan bir ilimdir. Raviler konusunda en küçük itham dikkate alınmış ya o rivayet sahih sayılmamış ya da başka bir tarik için her türlü emek göze alınmıştır. Bununla beraber elde edilen sıhhatine güvenilmeyen rivayetler yok sayılmamış mertebelendirilerek kayıtlara geçirilmiştir.
Hadis Usulü İlmi bununla beraber bilimsel disipline uyan bir bilim midir?
TDK sözlüğünde bilim şu şekilde tanımlanıyor:
1. Evrenin veya olayların bir bölümünü konu olarak seçen, deneye dayanan YÖNTEMLER ve gerçeklikten yararlanarak sonuç çıkarmaya çalışan düzenli bilgi, ilim
2. Genel geçerlik ve kesinlik nitelikleri gösteren YÖNTEMLİ ve dizgesel bilgi
3. Belli bir konuyu bilme isteğinden yola çıkan, belli bir amaca yönelen bir bilgi edinme ve YÖNTEMLİ araştırma süreci
Hadis Usulü yöntem olarak cerh ve ta’dil ilmi üzerine kurulmuştur.
‘’Cerh kelimesi sözlükte maddî veya mânevî olarak “yaralamak” demektir. Hadis ıstılahında ise hâfızası kuvvetli ve dikkatli bir âlimin, fısk ve yalancılık gibi kendisinde bulunan veya güvenilir râvilerin rivayetine muhalefet etmek gibi rivayetinde yer alan bir kusurundan dolayı hem kendisinin hem de rivayetinin reddedilmesidir. Râviye böyle bir kusuru nisbet eden kimseye cârih, kusurlu kişiye de mecrûh denilir. Ta‘dîl sözlükte “ılımlılık, dürüstlük; gönülde doğru olduğuna dair kanaat beliren şey” anlamına gelen adl veya adâlet kelimesinden türemiş bir masdar olup “düzeltmek, doğru hüküm vermek, tezkiye etmek” demektir. Hadis terimi olarak da “râviyi, rivayetinin kabulünü gerektiren sıfatlarla nitelemek” mânasını taşır’’ (TDV İslâm Ansiklopedisi)
Hadis Usulü İlminde bu cerh ve ta’dil bütün ravilere uygulanır fakat bir istisna yapılır sahabeye uygulanmaz. Sahabe, her hadis rivayetinin tek bağlantı noktası olması yüzünden bu ilmi disiplinden buna çok iyi bir gerekçe sunması beklenir. Sunulan gerekçeler sahabenin övüldüğü bazı ayetler, aynı sistem üzerinden kabul edilen bazı rivayetler ve iyi niyet temelli mantık yürütmelerdir.
El-Hatib ei-Bağdadi (463/1071) ‘’Onların hepsi bu hal üzere adildir fakat içlerinden biri günah işlemek gayesiyle bir iş işler ve bunun tevil imkanı olmazsa bu durumda onun adaletinin düştüğüne hükmedilir. Ancak Allah onları böyle bir durumdan beri kılmış, bu tip bir şeyden korumuştur’’ şeklinde savunmuş.
İbn Hibban (354/965) onların hepsinin adil olduklarına ve cerh edilmeyeceklerine dair delil getirerek şöyle demektedir: "Bir kimse 'sen niye sahabeden sonrakileri cerh ettin de onları cerh etmeye yanaşmadın? Çünkü sahabilerden sonraki muhaddislerde söz konusu olduğu gibi, Resulullah'ın ashabı için de unutma ve hata söz konusu olabilir' derse ona şöyle cevap verilir: Allah Teala Resulullah 'ın ashabının derecelerini insana güveni yaralayan hususlardan tenzih etmiş, noksan yönlerden korumuş ve kendileriyle yol bulunan yıldızlar gibi yapmıştır.
Bu bakış tarzı eleştirdiğimiz Şia’da var. Onlar rivayetlerin sahih olması şartını korunmuş masum olduklarına inandıkları ehl-i beyt imamları kanalıyla gelmesine bağlarlar. Bizim bütün hadis sistemini kurduğumuz cerh ta’dil sistemi de bir noktada sahabenin korunmuş olduğu inancına dayanır.
Sahebe korunmuş olabilir mi?


"Sahabeden kabul edilen kimseler içinde, toplanan zekatlar hususunda Resulullah'a imalı itirazda bulunanlar, ona eziyet edenler, onun için '(o her söyleneni dinleyen) bir kulaktır~diyenler (Tevbe 61) ,- Mescid-i Dırar'ı yapanlar vardır ... Keza içlerinde Tebuk gazvesine katılmayıp mazeret beyan edenler, Hazreti Peygambere savaşa katılmayıp mazeret beyan edip yemin etmişler, Allah Rasulü de onların zahiri mazeretlerini kabul etmiş ve .haklarında· şu ayet~i celile inmiştir: "Siz yanlarına geldiğiniz zaman, kendilerinden (onları cezalandırmaktan) vazgeçmeniz için Allah'a yemin edeceklerdir. Siz onlardan yüz çevirin; çünkü pistirler. Yaptıklarının karşılığı olarak vuracakları yer cehennemdir." (Tevbe, 95) Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de münafıklardan bahsedilir.

Hadis kitaplarında yer bulan şu rivayet de bu konuda sistemi kendi içerisinde çelişik duruma düşürmektedir.
Ebû Hureyre’den rivayet ediliyor; "Kıyamet gününde ashabımdan bir cemaat yanıma gelmek isteyecek, fakat havuzumdan uzak tutulacaklar. 'Ey Rabbim! Bunlar benim ashabım!' diyeceğim. Şöyle buyuracak: 'Onların senden sonra (dinde) neler icat ettiklerini bilmiyorsun. Onlar gerisin geri dinden döndüler."(Buharî, Rikak,53; Müslim, Fezail, 27)
Örnek olarak cerh ta’dil sistemi Ebu Hureyre’ye uygulancak olsa yine rivayetlerle bize gelen bilgilere göre bu hassas sistemi geçemez.
Hz. Ömer’in Ebu Hureyre’yi atadığı valilikten geri çağırttığı anlatılır. Hz. Ömer, Ebu Hureyre’ye hitaben: “Seni Bahreyn’e vali yaptığımda ayağında bir çift ayakkabı yoktu. Sonra duydum ki sen 1000 dinara, 600 dinara atlar satın almışsın. Sen Bahreyn’in en ücra köşesinden, insanlar vergilerini, Allah ve Müslümanlar için değil de senin için versinler diye mi geldin?” der (Zehebi, Siyer)
Hz. Ayşe, Ebu Hureyre’ye “Sen Peygamber’den duymadığım hadisler rivayet ediyorsun” dediğinde ona şöyle bir cevap verir: “Ayna ve sürme seni Peygamber’le ilgilenmekten uzak tuttu” (Zehebi, Siyeru Alemin Nubela 2. cilt).
Normalde bir muhaddis bir raviye bu şekilde bir eleştiri yapsa o kişiden hadis rivayet edilemez olurdu. Fakat ashabın en ileri gelenleri Ebu Hureyre’yi bu şekilde eleştirdiği halde hadis usulüne göre Ebu Hureyre’nin adil olmasına zarar vermiyor.
Yine rivayetlerden bilmekteyiz ki sahabe de hatalara ve günahlara düşebiliyordu. Hatta birbirlerini kafirlik, fasıklıkla bile itharn etmişlerdi.
Hadis Usulü İlmi bu yüzden cerh ta’dil konusunda kendi YÖNTEMİNE bağlı kalmadığı için en azından bu istisnayı belli bir delile bağlamadığı için bilimsel disiplin açısından sorunludur.
Hadis ilmi bir kaynak olarak tabii ki siyer açısından, Resulullah’ı, Ashab’ı bize aktarması açısından çok kıymetli bir birikimdir. Fakat üzerine din kurulacak bize Allah’ı tanıtacak, haramlar, helaller bildirecek, Resulullah'a yakıştıramadığımız davranışlara bizi inanmak zorunda bırakacak derecede sıhhat içermediği dikkate alınmalıdır.


İstemezükçülere Kalsak Halimiz Ne Olurdu?

  Muhaliflerin devamlı dile getirdikleri yatırımlar gereksiz, yatırımlar yap işlet sistemiyle yapıldı çok pahalıya mal oldu, o köprüye ne ge...