22 Kasım 2021 Pazartesi

Ak Parti’nin Türkiye’yi Zenginleştirmesi, Kentlileştirmesi ve Özgürleştirmesi Nasıl Aleyhinde Kullanılıyor.


Mesela işsizlik rakamları Türkiye’de neden yüksek çıkıyor?
Türkiye Avrupa’da en çok istihdam sağlayan ülkedir. Buna rağmen işsizlik bizde yüksek çıkar.
Çünkü işsizlik oranları iş gücüne katılma oranına göre belirlenir.
Ak Parti döneminde daha önce iş gücüne katılamayan kadınlar özgürlüklerle beraber (kamuda başörtüsü) iş gücüne katılmaya başladı.
Kızların önemli bölümü Anadolu'da kırsalda orta okula, liseye bile gönderilmezken başörtüsü serbestliğiyle okumaya başladı. Üniversite okudu ve işgücüne katıldı.
Türkiye’nin köy nüfusu 2002’de %34’tü şimdi %7’ye düştü. Köyde evin kadını, genci, kızı çalışıyor görülüyorken kente göç neticesinde iş aramaya başladı.
İşgücüne katılma oranının artma sebepleri;
-Kentlerin zenginleşmesi, sanayileşmesi, hizmet sektörünün gelişmesi.
-Buna dayanarak kırdan kente göçün hızlanması
-Kadınların işgücüne daha fazla katılmaya başlaması
Kentte daha önce işe girmeyi düşünemeyen kadınların iş aramaya başlaması (kamuda başörtüsü serbestliği, okullardan mezun kadın sayısının artması, muhafazakar kesimin de hayata daha çok katılma ortamının oluşması)
Bunların neticesinde
2002 ‘de %10.3 olan işsizlik oranı bugün itibariyle ancak % 11,7’’e yükselmiştir.
İstihdam 2002’de 21 milyon kişiyken şimdi 29,3 milyona çıktı.
Nüfus 2002’de 65 milyondan % 28 artışla 83,6 milyona çıktığı halde
İstihdam % 40 arttı.
Bu iş sahibi olabilme durumunu, köyde yaşarken tarlada çalıştığı için iş sahibi sayılan kadınların ve gençlerin kente göçtükten sonra iş bulabildiğini, milyonlarca kadının özgürlüklerle beraber hayata katılmaya başlamasıyla birlikte hesap ederek düşünelim.

20 Kasım 2021 Cumartesi

Ekonomi Nereye Gidiyor?


Türkiye dünya şartlarının getirdiği fırsatları doğru değerlendirerek ve yaptığı alt yapı yatırımlarının avantajı ile daha önce Güney Kore, Singapur ve Hong Gonk’un başardığı üretim/ihracat hamlesini gerçekleştiriyor.
Bunu artık muhalif ekonomistler de kabul etmiş durumda. Yüksek kur bazı zorluklar doğurmakla beraber bu duruma hizmet ediyor.
Peki bu durum Ak Parti’nin halk gözünde puan kaybetmesine sebep oluyor mu?
Dünya Pandemi sonrası yükselen enerji, petrol ve emtia fiyatları yüzünden uzun zamandır görmedikleri enflasyon ve koordinasyon zorlukları yaşıyor.
Türkiye Pandemi’den en çok etkilenen ülkelerden biri. Çünkü Pandemi en çok turizmi vurdu. Türkiye turizmden ciddi döviz geliri sağlayan bir ülke. Avrupa ülkeleri ise Akdeniz ülkeleri hariç Rusya dahil turizm açısından ciddi gideri olan ülkeler. Yani onların vatandaşları tatillerini çoğunlukla yurt dışında geçirerek ülkelerine döviz kaybı yaşatıyorlar biz ise turizmden döviz kazanıyoruz. (2019’da 35 milyar dolar 2020’de 12 milyar dolar gelir sağlandı)
Cumhurbaşkanı Erdoğan bazen dış siyasette aldığı risklerle halkın dirayet ve riski göze alma sınırlarını zorladığı oldu ve oluyor. Fakat iş halkın ekonomik durumuna geldiğinde, bu konuda hep halkın en az zorluk yaşayacağı modeli tercih etmiştir yine öyle yapmaktadır.
Pandeminin başlangıç döneminde Türkiye ciddi döviz ihtiyacı yaşadı. Özel sektör döviz açıklarını kapatmak istedi, turizm geliri çok düştü, cari açık arttı bunların karşılanması için rezervler kullanıldı. Pandeminin bu yılki etkisi ise dünyada fiyatların hızla artmasıyla bizim kur baskısı yüzünden yaşadığımız enflasyonun ikiye hatta üçe katlanması neticesini doğurdu.
Bu durumlarda ülkelerin uygulayacağı birinci yöntem tüketimi kısmak ve enflasyonu dizginlemektir. Bu acı reçete denen kemerleri sıkma politikasıdır. Bunun için faizler artırılır, krediler baskılanır, talep azalınca enflasyon da düşer, cari açık düşer, döviz kuru düşer kimse dolar yükseldi yaygarası yapmaz.
Fakat ne olur?
Büyüme durur, istihdam durur, insanlar işlerini kaybetmeye başlar, esnaf siftah yapmaz, insanlar işlerini kaybetmemek için daha düşük maaşla çalışmaya razı olur. Bütün bunlara paralel olarak devletin vergi geliri de düşer, emekli maaşlarını artıramaz, vergilerden fonlardan vazgeçemez hatta yeni vergiler koyar. Şu anda yaptığı gibi doğalgazı, akaryakıtı, elektrik fiyatlarını sübvanse edecek kaynak bulamaz.
Türkiye Pandemi öncesine göre bir milyon altı yüz bin yeni istihdam sağladı.
Avrupa’da yaşanan doğalgaz ve akaryakıt fiyat artışını halka onların yarısından az yansıttı. Çünkü aradaki farkı hazinden karşılama yoluna gitti.
Bu arada akaryakıtta ÖTV’yi sıfırladı 15 milyar dolar vergi gelirinden vazgeçti. Elektrikte TRT payı ve fonundan vazgeçti.
Bunlar fatura başına büyük para tutmuyor ama bu feragatlar devletin para para diye dolanmadığını hazinenin ciddi bir borçlanma ihtiyacı içerisinde olmadığını gösteren işaretlerdir.
Neden?
Çünkü ihracat artıyor, üretim artıyor. Toplam dış ticaret 500 milyar dolara yaklaştı bu da devleti vergi gelirleri açısından güçlü yapıyor ve düşük gelirlilere hayatı kolaylaştırmak için akaryakıt, doğalgaz, elektrik fiyatlarını düşük tutabilme ve sosyal yardımlarla halka 60 milyar TL dağıtma imkanı sağlıyor.
Ekonomik kriz tabiri durgunluğa giren, aşağı giden ekonomiler için kullanılır. Türkiye ihracatını, üretimini, istihdamını artırıyor. Devlet yatırımlarında hız kesmiyor. Kapasite kullanım oranları artıyor. Merkez Bankası rezervlerini artırıyor, borsada hisseler değer kazanıyor, bilançolar yüksek kârlarla açıklanıyor. Şirketlerin yaygın bir döviz açığı sorunu yok.
Şirketler bu durumda olunca istihdam artışı devam ediyor. şirketler iflas ediyor işten çıkarmalar yaşanıyor diye bir haber duymuyoruz.
Yaşanan tek sorunumuz, fiyat artışları yüzünden dar gelirliler için alım gücünün kısa vadede azalması. Fakat onların sesi üst orta gelir gruplarındakilerin kadar çıkmıyor. Söz konusu tuzu kuru kesim lüks ithal tüketimde daha fazla para vermek zorunda kaldıkları için yaygara çıkartıyor. Evet yurt dışına yapacakları geziler için bütçelerinden daha fazla para ayıracaklar, araçlarının modellerini yükseltmek için iki kere düşünecekler ama bu durumun ülkeye zararı yok faydası var. Ülkemiz zaten gereksiz bir lüks tüketim alışkanlığına sahip .
Bugün yaşadığımız enflasyonun asıl nedeni dünyadaki fiyat artışları. Bu durum bizim 90’larda TL’nin değer kaybetmesi yüzünden yaşadığımız % 70’lik 90’lık fiyat artışları gibi değil. Yani malların fiyatları dolara karşı da artıyor. Çin üretimi kısıyor, enerji petrol fiyatları artıyor, geçen yıl kuraklık yaşandı, nakliye ücretleri artıyor vs vs.
Bu yüzden ABD ve Avrupa merkez bankaları başta olmak üzere çoğu merkez bankası yaşanan enflasyonun geçici olduğunu bu yüzden faiz artışına gitmediklerini açıkladılar. İngiltere’de enflasyon %4,2 ama politika faizini 0, 10’da tuttu.
Politika faizi gelecek günlerde yaşanacak enflasyonla ilgilidir. Yani merkez bankasının fonladığı bankalardan talep ettiği faizdir. Bugün enflasyon %19 olabilir ama gelecek aylardaki beklenti nedir? Fiyatların artışında TL’nin değer kaybı ne kadar paya sahiptir, emtia fiyatlarının artmasının payı ne kadardır? Merkez bankası buna göre faiz değerlendirmesi yapıyor çünkü diğer merkez bankaları da buna göre hareket ediyor.
Yani çip krizi yüzünden otomobillerin, elektronik eşyaların fiyatı arttı diye merkez bankaları bunu enflasyon sayıp buna paralel olarak faizi neden artırsın?
Bu meseleyi muhalif ekonomistler çok iyi biliyor ama hiç değilse birkaç hafta halkı iktidara karşı kışkırtabilir miyiz hesabı yapıyorlar.
Erdoğan şunu iyi biliyor. Bizim halkımız sağduyu sahibidir. Önümüzdeki aylarda herkes bu fiyat artışlarının sebebinin dünyayı ilgilendiren sebepler yüzünden olduğunu öğrenecek.
Hükümetin kendilerine verdiği destekleri görecekler. Erdoğan seçime giderken rahatlamaya başlayan halka başka gerçekleri de sürekli hatırlatacak.
2023-24 itibariyle bulunan doğalgazın hizmete sunulacağını, nükleer santrallerin enerji üretimine başlayacağını, Yusufeli barajı ve dev güneş enerjisi santrallerinin devreye gireceğini, Ulaştırma bakanlığının yaptığı Yap işlet ile yapılan yatırımların 2024 itibariyle kendilerini çevirecek duruma geleceklerini, artan ihracatla cari fazla verilemeye başlanacağını devamlı halka anlatacaktır.
Döviz baskısı için bir gerekçe kalmayacağını bunun sebebinin de Ak Parti iktidarının yaptığı isabetli yatırımlar olduğunu sağduyulu insanlarımız takdir edecektir.
İnsanlar kriz dönemlerinde işlerini kaybettiklerini, esnaflar siftah yapamadığını bu dönemde ise sadece alım güçlerinin düştüğünü bunun da telafi edilmeye başlandığını göreceklerdir.

İstemezükçülere Kalsak Halimiz Ne Olurdu?

  Muhaliflerin devamlı dile getirdikleri yatırımlar gereksiz, yatırımlar yap işlet sistemiyle yapıldı çok pahalıya mal oldu, o köprüye ne ge...