Suriye 1963 yılından itibaren OHAL altında idare
edilmekteydi 1970 yılından beri de darbe ile idareyi ele geçiren ve nüfusun
%13’ünü oluşturan Nusayriler tarafından idare edilmektedir. Dünyada nüfusun
%13’ünün yönetimi elinde tuttuğu başka bir ülke yok. Aynı şeyi Türkiye için
düşündüğümüzde 3-4 vilayetimizden değilse hiç bir vatandaşın yönetime
gelemediği bir ülke olmak demek. Buna Türkiyeliler ne kadar sabrederdi.
Suriyeli neler yaşadı?
Katliam ve işkence Baas rejiminin en temel özelliğidir.
Rejime yakın duran çevreler dışında Suriye’de işkenceye maruz kalmamış yurttaş
bulmak neredeyse imkânsızdı. Muhalifler özellikle de Müslüman Kardeşler ajan
olarak suçlanır avukat tutma hakkı olmadığından mahkumiyetten kurtulmak çok
zordu.
Şubat 1982’de Hama şehri üç hafta süreyle top atışına
tutuldu eski şehir tamamen yıkılmış hatta yıkıllan bina içlerinde muhalifleri
ele geçirmek için zehirli gaz kullanılmıştı. Ölü sayısı 40.000.
2006'dan itibaren muhaliflere uygulanan seyahat yasakları
Arap dünyasındaki en ağır seyahat yasakları olarak tanımlanmıştır. 1962 yılında
binlerce Kürt vatandaşlıktan çıkarılmış ve onların soyundan gelenler
"yabancılar" olarak fişlenmiştir.[
2009 yılında Gazetecileri Koruma Komitesi, dünya üzerinde
blogger olmak için en kötü 10 ülke listesinde Suriye'ye 3. sırada yer vermiştir
İnternet sansürünün yoğun olduğu ülkede, politik sebeplerle
internet siteleri yasaklanmış ve bu sitelere erişenler tutuklanmıştır. 2007
yılında kabul edilen bir yasa uyarınca internet kafeler, kullanıcılarının
internet forumlarında yaptıkları tüm yorumları ve paylaşımları kaydetmek ve
devlete bildirmekle yükümlü tutulmuşlardır.[96] Wikipedia, YouTube, Facebook,
Twitter gibi internet siteleri sınırsız süreyle kapalı tutularak
sansürlenmiştir.
İşte bu şartları yaşayan Suriyeliler için arap baharı
furyası bir fırsat olarak görüldü. Tunus’un Mısır’ın başardığını kendilerinin
de başaracağı ümidiyle gösterilere başladılar.Şubat 2011’de Hüsnü Mübarek
istifa edince Mart 2011’de de Suriye’nin
Dera şehrinde gösteriler başladı. Dünyada siyaseti takip eden herkes
arap baharının en çok Suriye’ye yakışacağını biliyordu fakat Suriye devletinin
sağlam istihbarat altyapısı bilindiğinden başarıya ulaşmaları zor görülüyordu.
O günlerde Türkiye bir taraftan Suriye halkına sukunet telkin ederken diğer
taraftan çok iyi ilişkiler içerisinde olduğu Suriye yönetimine demokratik
açılımları biran önce devreye sokması için görüşmeler yapmaya başladı. Fakat
Suriye demek sadece Esed demek olmadığından baas yönetimi Esed’i ilk ılımlı
açıklamalarına ragmen barış yerine şiddet yoluyla gösterileri bastırmaya
yöneltti. ( Türkiye’de Esed’e Esat denirdi bu İngilizceden tercüme olduğu için
böyleydi İngilizce Assad yazıldığı için oradan Esat diye okunmuş. Halbuki kelimenin anlamı arslan olan esed (الأسد ) kelimesidir, arap
videoları izlenirse görülebilir).
İlk büyük çatışmalar Humus, Dera ve Şam'da yaşansa da kısa
sürede tüm ülke geneline yayılmıştı.
2012 ve 2013 yılları muhaliflerin avantajı ele geçirdikleri
yıllar olmuştu. Muhalifler, Şam şehir merkezine bir kaç km'ye kadar yaklaşmış,
Halep'in büyük bölümünü ele geçirmişlerdi. Humus'ta şehir merkezinde sert
çarpışmalar yaşanmış, Kuzey ve Doğu Suriye büyük bir oranda rejimin elinden
çıkmıştı.
Esed için sonun yaklaştığı günlerdi. Obama'nın kırmızı çizgimiz
dediği kimyasal silahı da kullanan ( Haziran 2013) Esed için artık sığınılacak ülke aranmaya
başlandığı günlerdi.
Türkiye işte bu günlerde daha önce 80’li yıllarda Özal
döneminde Afganistan iç savaşında muhaliflere yaptığı yardım gibi yine 1992-95
yıllarında Özal ve ardından Demirel
döneminde Bosna savaşında Sırplara ve
Hırvatlara karşı direniş gösteren Bosnalılara yaptığı yardım gibi yine 1994-96
yıllarında Çeçenistan-Rusya savaşında Türkiye istihbaratı neredeyse açıkça
Çeçen direnişçilerine yaptığı yardım gibi Suriye halkına yardım etmeye
çalışıyordu. Bütün bu saydığımız savaşlar ‘’meşru’’ sayılan devletlere karşı
halkın direnişe kalktığı iç savaşlardır. Yani bu Türkiye devletinin
geleneklerinde olan bir durumdu.
İç savaş sürecinde de
ortaya çıktı ki aslında Batının Suriye üzerinde planları vardı. İsrail ve ABD
Esed rejiminin yıkılmasını hiç istemedi. Esed’in yıkılmak üzere olduğu anda ABD
icadı Deaşın imdadına kavuşması, İsrail’in Esed’i zorlayacak hiçbir girişimde
bulunmaması Suriye rejiminin Rakka’yı Deaşa bırakması Rejimle YPG arasında
ciddi çatışma olmaması Deaşın Rakkayı YPG’ye bırakması bütün bunlar ABD’nin
Esed rejimini baştan beri ayakta kalmasını istediğini Esed hayranlarının bile
gözüne sokmuştur.
İşte Türkiye’nin Suriye halkının dikta rejimden kurtulmak
için başlattığı ve kısa sürede başarıya yaklaşan direnişçilerine yardımı bu
dönemde başlamıştır. Fakat yabancı savaşçıların Suriye’ye gelmesi El-Kaide
destekli grupların muhalefeti bölmeye başlaması ve Daeşin ortaya çıkması hem
muhaliflerin gücünü kırdı hem de batı Deaşı stüdyolarda çekilen kafa kesme
videolarıyla dünyaya servis etmesi neticesinde Suriye’de her şey birbirine
girdi. Deaşın ortaya çıkması Suudi Arabistan, Türkiye ve Katar’ın muhaliflere
yardımı çok sınırlı hale düşürmesine sebep oldu. Kısa sürede az kayıp vererek
gerçekleşecek bir devrim Batının kendi planını devreye sokmasıyla uzadı ve
kanlı bir iç savaşa dönüştü. İran’ın deaş karşısında müdahil olarak devreye
girmesi ardından Rusya’nın devreye girmesi savaşın Deaş eliyle uzatılmasının
ardından gerçekleşen durumdur. Burada Hizbullah Genel Sekreteri Hasan
Nasrallah’ın şu sözüne yer vermek uygun düşer: "Bizler müdahalede
bulunmasaydık Şam bir haftada düşerdi."
İran milletvekili Ali Rıza Zekai, Eylül 2014’te şöyle diyordu: “Suriye
krizine yönelik kritik kararlar almakta gecikseydik ve askerî olarak müdahale
etmeseydik Suriye rejimi düşerdi.”
Artık Daeş açısından her şey ortaya çıktı ama yine tekrar
edelim ki Türkiye Suriyeli muhaliflere yardım ederken o muhalifler bölündü ve
içlerinden Daeş çıktı Daeşe katılan bir savaşçı daha önce muhaliflerin içinde
savaşmış olmasını veya o dönemde Türkiye’de tedavi görmesini Türkiye Deaşa
destek verdi şeklinde anlamak ve anlatmak bizim için anlaşılır bir durumdur
çünkü biz nice milliyetçi-ulusalcı muhaliflerimizin çukurcu HDP’nin seçimde
başarılı olması için çalıştığını görmüş milletiz. Muhalif çat burda çat
şurdadır yarın kimin nerede olacağı bilinemez